«Aralarında bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcu idim. Faka? beni aldığın vakit üstlerine murakıb yalnız sen oldun. «Sen her şeye şahidsin» demişti.»
Nihayet onların bütün işini Allah’a havale ederek sadece onun kulu olduklarını belirtiyor. Ayrıca Allahü Taâlânın onları bağışlama veya azâb etme gücüne sahib olduğunu takrir ediyor. Bu arada onlara dağıtacağı karşılık gerek azâb olsun gerek bağışlama, ondaki hikmeti de beyan ediyor:
«Onlara azâb edersen, şüphesiz ki onlar senin kullarındır. Onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki Aziz ve Hakim olan ancak sensin sen.»...
Aman Allah’ım... Allah’ın salih bir kulu ne dehşetengiz bir lıalde... Nerede o bunca büyük iftiraları, bundan temizlenmek lı;in çırpınıp duran bu Allah’ın en temiz kuluna atfedenler?... Bütün o iftiralardan temiz olan bu kul, bütün benliği ile o iftira-lardan teberri ediyor ve o iftiralardan dolayı Yüce Rabbına bu şekilde iltica ediyor ve yöneliyor. Burada, bu manzara ve bu sahne içinde onların yeri nerede? Âyeti kerîme bir kerrecik olsun onlara iltifat etmiyor. Belki de onlar bu sahneyi görünce utançlarından ve pişmanlıklarından eriyip duruyorlar. Âyeti kerîmenin onları kendi başlarına bıraktığı gibi biz de bırakalım. Ve hayretengîz manzaramn son kısımlarına bakmaya çalışalım:
119 — Allah: «Bu, doğrulara doğruluklarının fayda verdiği gündür; ebedi ve temelli kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetler onlarındır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Al-Inh'dan razı olmuşlardır, bu büyük kurtuluştur» buyuracak.
Bu, doğrulara doğruluklarının fayda verdiği gündür... Bu Akibet tam da yalancıların yalanına karşılık uypun düşen bir ha-
Sûre : 5 M&lde Sûrnal
timedir. O yüce Peygambere yalancıların yalanına kargılık uyu îşte bugün, doğrulara doğrult gündür. Bu âlemlerin Yüce Italılılımı sü/lerl huzurunda korkunç şekilde suale çekilmenin ..mı da >*¡1 yor. işte manzaranın en son sözü. Ve dâvayı «la kal t >■,< kıld» t. sip atan söz. Nihayet doğruların doğruluklarına uygun dıuj.aı mükâfat geliyor:
«Altlarından ırmaklar akan cennetler önlerindir.» «Orda ebedî ve temelli kalacaklardır.»...
«Allah onlardan razı olmuştur.»...
«Onlar da Allah'tan razı olmuşlardır.»...
Derece üstü dereceler... Cennetler... Orda temelli kah«). Allah’ın rızası... Onların Allah’tan gördükleri ikram ve ılınan lardan memnun olmaları...
«İşte bu, büyük bir kurtuluştur.»...
—Kur’anın o kendisine has yegâne sunuş metodu Ilı ar/»» dişinin ötesinde— sahneyi bizzat gördük vc en son sözü işli İlk. İşittik ve gördük. Çünkü Kur’an’m tasvir metodu söylenen nü/ leri yapılan bir vaad halinde bırakmıyor. Beklenen bir gel«-, ek halinde takdim etmiyor. Buradaki ifadeler kulaklarla Işllilnı veya gözlerle okunan mücerred ibareler halinde kalınıyor Mu ifadeler ile birlikte duygular da harekete geçiriliyor Kulakla rın işittiği ve gözlerin gördüğü anlar da, ifadeler de mücessem vakıalar haline getiriliyor...
Bize göre —gözleri perdeler ile kaplanmış olan biz İnsan lara göre— bu vaadler her ne kadar kıyamet gününde görece ğimiz ve beklediğimiz bir gelecek ise de Allahü TaAlAıım mutlak ilmi Rabbanisine göre onlar hazırda bulunan birer vakıadırlar Zaman ve zamanın teşkil ettiği perdeler bizim düşüncelerimize göre bahis mevzuudur. Bizlerin fani olan düşüncelerine göre
Bahsin sonunda ve hiçbir Peygamberin tabilerinin ıleıl sürmedikleri büyük iftira reddedilirken. Evet Meryem oğlu I s a
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder