114 — Meryem oğlu İsa: «Allah'ım Rabbimiz, bize ve bizden sonra geleceklere bayram ve senden bir delil olarak gökten bir sofra indir, bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın» dedi.
115 — Allah: «Ben onu size elbette indiririm; fakat ondan sonra içinizden kim nankörlük ederse dünyalarda kimseye azâb etmediğim şekilde ona azâb edeceğim» dedi.
116 — Allah: «Ey Meryem oğlu İsa, sen mİ insanlara «Allah'dan başka beni ve annemi iki ilâh edinin» dedin» demişti de, «hâşâ, hak olmayan sözü söylemek bana yaraşmaz; eğer söylemişsem şüphesiz sen onu bilirsin; sen benim içimde olanı bilirsin, ben senin zâtında olanı bilemem; doğrusu görülmeyini bilen ancak sensin, sen.»
117 — «Ben onlara sadece «Rabbim ve Rabbimiz olan Allah'a kulluk edin» diye bana emrettiğini söyledim. Aralarında bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcü idim. Fakat vaktâ kİ sen beni aldın, üstlerinde murakıb yalnız sen oldun. Sen her şeye şâhidsin» demişti.
118 — Onlara azâb edersen, şüphesiz ki onlar senin kullarındır; onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki Azız, Hakim olan ancak sensin sen.»
119 — Allah: «Bu, doğrulara doğruluklarının fayda verdiği gündür; ebedî ve temelli kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetler onlarındır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da
Allah'dan razı olmuşlardır, bu büyük kurtuluştur» buyuracak.
120 — Göklerin, yerin ve onlarda bulunanların hükümranlığı Allah'ındır. Allah her şeye kaadir'dir.
ALLAH'IN HUZURUNDA
Bu bahis te bütün uzunluğuna rağmen yine itikadı hususların tashihi, hıristiyanlann kendi akidelerine soktukları sa-
pıklıklan ve bu sapıklıkların hıristiyan dinini kendi semavi esaslarından uzaklaştırması gibi hususlar üzerinde duruyor Hıristiyanlar kendi dinlerini Hz. î s a ’mn getirmiş olduğu v< ondan önceki bütün peygamberlerin getirdiği mutlak tevhld akidesinden çıkararak muhtelif renklerde putperestliğe dal mışlar ve Allah’ın dini ile hiçbir alâkası bulunmayan sapıklık lara düşmüşlerdir.
îşte bu yüzden üzerinde bulunduğumuz bahis gerek ulAlıl yetin hakikati, gerekse kulluğun mahiyeti üzerinde IslAııı tasavvurunda olduğu şekilde bazı hususları belirtmeyi lıedı l alıyor. Bunu yaparken de ulu bir manzaranın sonunda o linki katları belirtiyor. Sunulan manzara içerisinde Hz. İsa büyük bir peygamber topluluğu huzurunda, mahşerî bir insan kalaba lığı karşısmda, kendi kavmine ulûhiyeti hususunda ve anın mİ Hz. Meryem’in ilâhlığı mevzuunda onların iddia ettikleri şeylerden hiçbirisini söylemediğini ikrar ediyor ve bu nevi pul perestlik kokan sözlerden hiçbirisini söylemesinin mümkün • »I madiğim belirtiyor.
Kur’an-ı Azîmüşşan bu gerçeği sunmaya çalıştığı kıvan» ı sahnelerinden bir sahnenin tasviri halinde arzediyor. V» bu sunuş, öyle canlı öyle konuşan, ilham ve tesirlerle dolu. bl< '1 gönüllerin ta derinliğine kadar inen, karşılaştığı bütün I» )•' kitlesinin benliğini tiril tiril titreten, sanki ilk defa görülen bu vakıa ile karşılaşıyormuş gibi hisseden bir sahne içerisinde mu nuyor. Gözün gördüğü, kulağın duyduğu bir vakıa halin« 1« tasvir sahnesi içerisinde bütün işaretler ve infialler emılı vn hayat dolu varlıklar halinde beliriyor1.
İşte biz o büyük sahnenin tam karşısında bulunuyoruz simdi
109 — Allah Peygamberleri topladığı gün: «Sl/o ne «evnp verildi» der. Onlar: «ıBizim bir bildiğimiz yoktur, doğrııtıı görül-meyenleri bilen ancak Sen'in Sen» derler.
Zamanın muhtelif aralıklarında birbiri ardı sıra gelen, mekânın ayrı bölümlerinde farklı farklı muhitlere gönderilen, ayrı cinsten insanlar arasına girip bütün hayatlarını kemli luı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder