30 Mart 2016 Çarşamba

LÂ İLÂHE İLLALLAH DÂVASI!.

M e k k e ’de nazil olan Kur’ân âyetlerinin kafalara ve kalplere 
(Afbeeldingsresultaat voor la ilahe illallah) «Allah’tan başka ilâh yoktur» mührünü kazımak

İçin bu kadar dikkat sarfettiğinin, açıkça zorluklarla dolu olmasına rağmen diğer yolları tercih etmeyip bu yol üzerinde İsrar etmesinin ve bu meşakkatli yolu tercih etmesinin sebebi budur.

Kur’an-ı Azîmüşan’ın akide dâvasını tek başına ele alıp, akide esasları üzerine kaim olan nizamın tafsilâtlı kısımlarını, İçtimaî muameleleri tanzim eden hükümlerini genişçe anlatmaması hususu karşısında bu din yoluna kendisini adamış olan dâva adamlarının dikkat ve ibretle durup düşünmeleri gerekir...

Bu dinin tabiatı, bizzat böyle olmasını istemiştir. Bu dinde bütün esaslar tek bir ulûhiyet kaidesi üzerine oturur... Bu dinin bütün nizam ve hükümleri, bu büyük esastan fışkırır. Nasıl ki ulu ve büyük bir ağacın dalları birbirine girmiş, havada kol gezen uzun ve geniş bir bölgeye sahip bir ağacın köklerinin toprağının derinliklerine, gökteki uzanışı ve büyüklüğüne münasip şekilde kuvvetli olması icap ederse... Bu din de onun gibidir... Bu dinin koyduğu nizam, hayatın her cephesini içine alır. Büyük küçük her türlü beşerî münasebetleri idare eder. Sadece bu dünyada değil, âhiret âleminde de insan hayatını tanzim eder. Sadece görünen âlemlerde değil, insanın gözlerine kapalı olan, gayb dünyalarına da hükmeder. Sırf maddî ve zahirî olan münasebetlere değil, vicdanın derinliklerine iner, gizlilikler dünyasına dalar, niyetlere kadar uzanır.
Bu din büyük, parlak, her tarafa kol salmış müthiş bir müessesedir, öyleyse kökünün ve derinliğinin de bu derece geniş, ulu ve engin olması ve her tarafa yayılması lâzımdır...

Bu dinin esrar ve mahiyetinin bir tarafı bu. Kendi varlığının yapısını ve yüceliğini sınırlayan nizamı bu. Akide yapısını ve bu yapının yerleşmesini, akidenin âlemşümûllük kazanıp nefsin her noktasına kadar dalmasını temin eden nizamı bu. Bütün bunlar sağlam ve sarih olarak ortaya çıkmanın zarurî icabıdır. Ağacın gökte görünen kısmı ile toprağın derinliklerine kök salan kısmı arasındaki uygunluğun teminat unsurlarından birisidir bu.
Afbeeldingsresultaat voor la ilahe illallah ) akidesi istikrar kazanıp kökü en derin noktalara
kadar ulaştığı zaman, bununla birlikte aynı zamanda (Afbeeldingsresultaat voor la ilahe illallah)davasının temsil ettiği nizamlar istikrar kazanır ve akidenin yerleşmiş olduğu nefislerin razı olacağı yegâne nizam olduğu ortaya çıkar. Ve o zaman bu nefisler tafsilâtı anlatılmamış olsa bile, konulan hükümler belirtilmemiş dahi olsa ilk önce bu nizama teslim olurlar. İşte bu teslimiyet evvel emirde imanın icabıdır. İşte böyle teslimiyet örneği ile insanlar İslâm nizamına sarılmıştır. İslâm’ın koyduğu hükümleri gönül hoşluğu ile kabul etmişler, razı olmuşlar, ilk südur ettiği zaman bir tek kelimeyle itiraz etmemişler, mücerret olarak anlatıldığı vakit infaz edilmesinde zorluklar çıkarmamışlardır. İşte böylece İslâm içkiyi yasaklamış, faizi kaldırmış, kumarı Iptal etmiş bütün cahiliyyet âdetlerini kökten yok etmiştir. Bütün bunlar Kur’an-ı Kerim âyetleri ile yok edilmiş veya Resulullahın dilinden çıkan birkaç kelimeyle ortadan kalkmıştır. Halbuki yeryüzünün hükümlerine bağlı hükümetler bütün bunlardan yalnız birkaç tanesini yerine getirebilmek için kanunlarla, sistem ve prensiplerle, askerleri ve kuvvetleri ile propaganda ve reklâm vasıtaları ile harekete geçmiş olmalarına rağmen... Sadece yasaklanmış olan şeylerin dış görünüşte ortaya çıkmasını engellemekten başka bir şey yapmamaktadırlar. Halbuki cemiyet tamamen yasaklanan ve kötülenen şeylerin dalgaları arasında boğulup gitmektedir...

Bu kuvvetli nizam ile ortaya çıkan bu dinin tabiatının diğer bir tarafı da şudur: Bu din gerçekten pratik harekete müsait ve doğru bir dindir... Hayatın pratiğine hükmetmek için gelmiştir. O, pratik hayatı kendi hükmü altına almak için çalışır. Ya eski şekliyle devam ettirir, ya tadilât yapar, yahut ta kökten değiştirir. Bunun İçin de evvel emirde tek Allah’ın hâkimiyetini kabul eden bir cemiyette fiilen vuku bulması mümkün olan hallere hüküm koyar.

Bu din, bir takım faraziyelerle meşgul olan nazariyeler yığını değildir. Bu din, doğrudan doğruya pratikle ilgilenen bir nizamdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder