26 Mart 2016 Cumartesi

Şu halde mesele cahiliyetin hâkim olması meselesidir. Ve her cahiliyette ana kaide budur.


tında kalır, muhtelif şekilde baskı unsurlarına karşı mukavemet kudretini yitirir. Yan tarafında mazbut bir ölçü bulunmadığı müddetçe direnme gücünü muhafaza edemez...

Bugün biz —Kur’an’m bu derece açıklıkla nuzûlünden tam on dört asır sonra— bizzat müşahede ediyoruz ki beşer kalbi ne zaman ve nerede tek bir ilâha bağlılıktan uzaklaşırsa, sayısız bataklıklara ve çıkmaz sokaklara dalmaktdır. Muhtelif tanrılara boyun eğmekten şeref ve direnme gücüyle birlikte hürriyetini de kaybetmektedir. Bu hurafenin yanı sıra sadece Mı-% ı r ’ın said bölgesinde ve köylerinde muhtelif şekillerde hayvanların evliya ve papazlara azizlere takdim ediliş şeklini müşahede ettim. Bu da tıpkı eski zamanda ilâhlara adanan kurbanlara benzerdi

Şu halde mesele cahiliyetin hâkim olması meselesidir. Ve her cahiliyette ana kaide budur. Ve İslâm’a giden yol ile cahiliyte giden yolun ayrılık noktası da buradan başlar. Yolların ayrılış noktası işte burasıdır... Bugün insanların hayatında hâkimiyet kimin elindedir. Allah’ın şeriatının takrir ettiği, gibi tek başına Allah’ın elinde midir? Yoksa insanların kendi kendilerini koydukları hükümler, şartlar, prensipler, sistemler değer ve ölçülerle takarrür eden Allah’dan başka kimselerin mi elindedir? Veya başka bir ifadeyle bugün insanların ilâhı kimdir? Allah mı? Yoksa Allah’ın yarattıklarından bir mahlûk mu? İnsanların üzerinde ulûhiyet hakkını elde etmeye çalışan hangi mahluk olursa olsun, değişen bir şey olmaz.

İşte bunun için Kur’an-ı Kerîm bu nevi sapıklıkları takrir etmediğini belirterek başlıyor. Allah bahire, şaibe, vasile ve ham ’dan hiçbirini meşru kılmamıştır... Öyle ise bu kâfirler güruhuna onları meşru kılan kimdir?

«Allah, bahire, s â i b e, vasile, ve h a m'dan hiçbirini meşru kılmamıştır.»

Ve Allah’dan başkasının meşru kıldığı yollara uyanlar küfredenlerin ta kendileridir. Küfretmekle birlikte Allah’a karşı yalan söyleyerek iftira etmektedirler. Bir kere kendi yanlarından hükümler koyup sonra bu Allah’ın şeriatıdır demektedirler. Bir kere de biz kendi hükmümüzü kendimiz veririz  Ve Allah’ın şeriatını kendi durumumuza müdahale ettirmeyiz derler. Bunu söylerken de biz Allah’a karşı gelmiyoruz derler Hepsi yalandır bunların. Allah’a karşı yalan.

«Fakat küfretmekte olanlar Allah namına yalan söyleyerek ona iftira ediyorlar. Onların çoğunun akılları ermez.»

Arabistan’daki putperestler kendilerinin İbrahim Aleyhisselâm’ın Allah’ın nezdinden getirdiği dine inandıklarını iddia ediyorlardı. Onlar doğrudan doğruya Allah’ı inkar etmiyorlardı. Hatta onun varlığını, kudretini ve bütün kainata hakim  oluşunu kabulleniyorlardı. Ama bununla birlikle kendi kendilerine kendi yanlarından hükümler koyuyor sonra da bu hükümlerin Allah’ın hükmü olduğunu iddia ediyorlardı Ve işte bu hareketleriyle kâfir olmaktaydılar. Nerede ve ne zaman olursa olsun bütün cahiliyet ehli onlar gibidir. Kendi hükümlerini kendi kararlarına göre verirler, sonra da onun Allah'ın hükmü olduğunu iddia ederler. —Veya hiç iddia etmezler

Hiç şüphesiz Allah’ın hükmü Kitab’ı Mübîn'inde I»e111111»*ı hükümlerdir. O’nun yüce Resulü tarafından açıklanmış olan hu kümlerdir. Ve bu hükümlerin hiçbir müphem ve kapalı lai ıh yoktur. Ve başka birisinin iftira ederek kendi yanından I " , dukları şeyleri o kitapta bulunanlar arasında olduğunu İddia etmesi kabil değildir. Bu düşünce her yerde ve her /aman « alıl liyet ehlinin düşüncesidir.

İşte bunun için küfrederek bu nevi iddiaları «•« "1« ıi

Allahtı Tealâ susturuyor. Sonra da onların pek çoğunun akılla

rınm ermediğini belirterek sessiz hale getiriyor Saye! mıh

akılları ermiş olsaydı Allah’a karşı iftira etmezlerdi V« tja\' t onların aklı yerinde olsaydı bu iftiranın söküp sökmeyeeejUnl tahmin edebilirlerdi.

YA ATALARI BİR $BY BİLMİYOR İDİYSE

Sonra sözleri ve fiilleriyle bu ayrılığın ne kadar la/lalaşiı ğıııı âyeti kerime izah ediyor:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder