14 Mayıs 2016 Cumartesi

Allah’a şirk koşanlar: «Allah dileseydi babalarımız ve biz puta tapmaz ve hiçbir şeyi haram kılmazdık» diyecekler. Onlardan öncekiler de, bizim acı gücümüzü tadana kadar böyle demişlerdi. Onlara «Bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde bulunuyorsunuz» de.

TAHMİNLERE GÖRE KARAR VERENLER

Âyeti kerîmenin seyri onları türlü engellerle tahdid etmekte, sapık düşünceleri, tasarrufları ve şirkleriyle baş vuracakları bir kaçamak noktasıyla yüzyüze getiriyor. En son fırsatta kendilerinin daldıkları şirk ve dalâlete zorlandıklarını yoksa istiyerek gelmediklerini ileri sürüyorlar. Şayet Allah onların şirke ve dalâlete düşmelerini dilememiş olsaydı kendi kudretiyle onları bundan alıkoyardı. Ve O’nun kudretine engel olacak hiçbir şey yoktu:

148 — Allah’a şirk koşanlar: «Allah dileseydi babalarımız ve biz puta tapmaz ve hiçbir şeyi haram kılmazdık» diyecekler. Onlardan öncekiler de, bizim acı gücümüzü tadana kadar böyle demişlerdi. Onlara «Bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde bulunuyorsunuz» de.

149 — «Tam ve kâmil delil Allah’ın delilidir. O dileseydi hepinizi doğru yola eriştirirdi» de.

Cebir ve ihtiyar meselesi, İslâm düşünce tarihinde üzerinde çok tartışılan mevzulardan birisidir. Bu konuda Ehli -Sünnet ile Mutezile, Cebriye ve Mürci’ye arasında uzun tartışmalar olmuştur. Bu arada Grek felsefesi ve mantığı ile Hıristiyan metafiziğin den de bu tartışmalara çok şey girmiştir. Ve mesele o kadar grift bir örgü haline gelmiş ki İslâm’ın açık ve pratik akılcılığı artık o meseleyi kavrayamaz olmuştur. Halbuki başlangıçda Kur’an’ın direkt, kolay ve doğru metodu benimsenmiş olsaydı bu tartışmalar o kadar şiddetlenmez ve takip edilen yolda böyle gidilmezdi. Biz burada müşriklerin bu konudaki sözlerini görüyor ve Kur’an’ın onları nasıl reddettiğini müşahede ediyoruz. Ve meselenin gayet mahdut, açık ve basit bir mesele olduğunu görüyoruz:

«Allah’a şirke koşanlar : “Allah dileseydi babalarımız ve biz puta tapmaz ve hiçbir şeyi haram kılmazdık” diyecekler»...

Aslında onlar hem kendi şirklerini, hem de atalarının şirklerini bir sebebe dayandırıyorlar. Allah’ın haram kılmadığı şeyleri haram kılmalarını da bir temele istinad ettirmek istiyorlar. Ve bunu da doğrudan doğruya Allah’ın meşiyeti esasına bağlıyorlar. Şayet Allah dilemiş olsaydı onlar ne şirk koşarlardı, ne de herhangi
bir şeyi haram kabul ederlerdi (!)... iddiaları bu. Amıı Kuran'ı Kerîm bu sözleri nasıl karşılıyor?

Kur’an-ı Kerîm bunların, daha öncekilerin yalan söylediği gibi yalan söylediklerini ve kendilerinden önce geçen yalancıların Allah’ın azabını tatmış olduklarını bu yeni yalancıları da azabı ilahinin beklediğini belirtiyor:

«Onlardan öncekiler de, bizim acı gücümüzü tadana kadar böyle demişlerdi.»...

İşte korkunç bir sarsıntı. Belki bu sarsıntı duygulan Imıeknln geçirir, insanı gafletten uyandırır ve ibrete sevkeder... İkinci I altı M aslında düşünce ve görüş metodunu tashih etmek gayesine mebıılv di... Gerçekten Allah bir takım şeyleri emretmiş, bir takım fi«*vlr'»* de nehyetmişti... Onlar bunu kesin şekilde bilme imkAnına MMhlpti ler. Ancak Allah’m iradesi tamamen gayb perdesiyle örtülüydü On ların bu gayb perdesini aralayıcı vasıtaları mevcut, değildi l.lıi hal de onu nasıl bilebilirlerdi? Bilmeleri mümkün olmayım a da öfiü biı sebep olarak gösterebilmeleri ne derece doğru olabilirdi

«Onlara: “Bize karşı çıkarılabileceğiniz bir hiİKİni/ vııı mı? Nli ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde InılıımıyoımııiM* de.»...

Gerçekten de Allah bir takım şeyleri emretmiş İtli lakını lerden de nehyetmiştir. Ve bu hususlar kesin olarak blllımıekl» dİ» Şu halde onlar niçin bu kesin bilgiye dayanan hususları lımtUlV"1 lar da tahminlerin, zanlarm gerisinde hiç bilmedikleri vadıleidn dolaşıp duruyorlar?

İşte bu meseledeki kesin söz... Allah, insanları lamnmen gaV'lı perdesiyle örtülü bulunan kendi meşiyeti ve takdirini üğrellp niu» göre kendilerini ayarlamaları için zorluğa koşmaz. Allah’ın «miiI»’!*1 ri sadece' emrettiklerini öğrenip nehyettiklerinden sakının ıık, <>"" göre kendilerini ayarlamalarından ibarettir. Onlar şayet bu k"* nuda çalışırlarsa Allah’da kesin şekilde bildiriyor ki kendilerim doğru yolunu gösterir ve kalblerini İslâm’a karşı açık bulnmlnım Haddi zatında realite ve pratikde açık ve kolay gibi görünen ıııese lenin bu yönü kâfidir. Bu durumda mevzu o kadar mnnak.ı a mücadelelere dalmayı gerektiren kapalılıklardan tamamen ır/nk tır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder