13 Mayıs 2016 Cuma

Ne zaman bu akide M e k k e ’ li müslümanlar topluluğunun nefislerinde bizzat yer etti, işte ondan sonra Allah, M e d i n e ’de bu akidenin pratik örneğini müyesser kıldı... Bu dini söylediğimiz tarzda müdafaa etmeye kalkışanlar evvelâ içinde yaşadıkları cemiyetin durumunu araştırsınlar ve bunun nasıl olması gerektiğine baksınlar ondan önce de bu dinin gerçek manasının ne olduğunu iyice idrak etmeye çalışsınlar...

Bu dini müdafa etme durumunda olan bir takım gayretkeşler hem kendi zihinlerini, hem de halkın zihnini şu hükmün Allah’ın şeriatına mutabık olduğunu bu icraatın mutabık olmadığını, şu sözün Allah’la hükmüne uygun düştüğünü, öbürünün uygun düşmediğini anlatmakla meşgul oluyorlar. Şurada burada karşılaştıkları basit muhalefetler üzerinde son derece bir gayreti diniye kaplıyor kendilerini. Sanki dünyada İslâmiyet varmış ve bütünüyle hâkimmiş gibi. Ve sadece karşılaştıkları o muhalefetle ve yanlışlıklar İslâm’ın kıyamına kemâliyle mevcudiyetine engel oluyormuş, hâkimiyetini eksiltiyormuş gibi.

İşte bu hamaset sahibi gayretkeşler haddi zatında farkına varmadan bu dine en büyük kötülüğü yapmaktadırlar. Hatta bu gülünç ve önemsiz dikkat ve himmetleriyle çok temiz kimseleri ezmektedirler. Bir bakıma halkın içinde yer etmiş olan ve henüz sönmemiş bulunan itikadî enerjiyi, akide potansiyelini bu gülünç ve basit mevzuları ehemmiyetli konularmış gibi göstererek harcamaya ve boş boşuna yok etmeye sebep olmaktadırlar. Böylece bilmeden de olsa bu cahiliyyet nizamına gizlice yardım etmektedirler ve açıkça bu dinin kaim olduğunu, her şeyin yerli yerince bulunduğunu, sadece söz konusu edilen bir takım aksiliklerin tashih edilmesinin gerektiğini ifade etmektedirler. Halbuki esas itibariyle Allah’ın dininin yeryüzünde mevcudiyeti bahis mevzuudur. Madem ki Allah’ın nizamı ve hâkimiyetini temsil eden mümin; varlıklar âleminden silinmiş, kuşların hâkimiyetine değil, Allah’ın hâkimiyetine dayalı nizam ortadan kaldırılmıştır.

Şurası bir gerçektir ki bu dinin varlığı Allah’ın hâkimiyetinin varlığına bağlıdır. Bu ana kaide mevcud olmayınca yeryüzünde Allah’ın dininin varlığıda bahis mevzuu edilemez... Binaenaleyh günümüzün dünyasında bu dinin karşı karşıya bulunduğu en büyük problem Allah’ın ülûhiyetine tecavüz etmiş bulunan putlara ve tağutlara karşı dikilmek, Allah’ın hâkimiyetini gasbederek kendi kendisinde teşri yetkisinin varlığını savunan zalim diktatörlere karşı çıkmaktır. İşte o günde Kur’an-ı Kerîm’in bunca açıklamalar prensip ve tesirler yığını ile karşı koymaya çalıştığı, ülûhiyet ve ubudiyet dâvası ile münasebettar kubul ettiği ana problem işte bu
problemdir. Ve bu hususu Kur’an; iman yahut küfrün ölçüsü, cahiliyyet veya İslâm’ın miyarı olarak kabul etmiştir.

İslâm’ın varlığını kabul ettirmek için girişmi.ş olduğu savaş Allahsızlıkla giriştiği savaş değildir ki mücerret maunda gayretkeş kimselerin üzerinde durdukları dine girme haı ekelim ile mesele bitmiş olsun. Hatta İslâm’ın kendi varlığım günlet ma için giriştiği asıl savaş İçtimaî veya ahlâkî bozukluklıırİn ğirl$H| savaş da değildir. Bu savaşlar bu dinin mevcudiyetini girilenini için giriştiği savaşların gerisinde ve tali derecede yaptığı navıiyla! dır. Esas itibariyle İslâm’ın varlığını göstermek için ghlrjtlgl H ve asıl savaş hâkimiyet savaşıdır... Hâkimiyetin kin m .ıll nldııj| __ savaşdır... İşte daha M e k k e ’de iken İslâm’ın girdiği miivm| lı savâştır. İslâm bu savaşa katılırken bir akide yapısını kıırıımk İçi ^ çalışıyordu. Ve henüz hüküm ve nizam mevzuuna temıı« »dmltj dı ğildi. Ve bu devrede bile vicdanlarda tek başına Allah'ın lıAklmlVi tini hükümran kılmak için savaşa girişmişti. 

Müslüman bu hakimiyeti ne kendi nefsi için iddia edebilir, ne de böyle bir iddiayı ileri süren kişinin müslümanlığını kabullenir.

Ne zaman bu akide M e k k e ’ li müslümanlar topluluğunun nefislerinde bizzat yer  etti, işte ondan sonra Allah, M e d i n e ’de bu akidenin pratik örneğini müyesser kıldı... Bu dini söylediğimiz tarzda müdafaa etmeye kalkışanlar evvelâ içinde yaşadıkları cemiyetin durumunu araştırsınlar ve bunun nasıl olması gerektiğine baksınlar ondan önce de bu dinin gerçek manasının ne olduğunu iyice idrak etmeye çalışsınlar...

Bu kadarlık malûmattan sonra şimdi âyetleri teker Ulut açı lamaya çalışalım:

CAHİLİYYET SAPIKLIĞI

136 — Kendi zanlarına göre, «Bu Allah’ındır bu d» putla» m zıııdır» diyerek, Allah’ın yarattığı meyva, ekin ve hayvanimduu pı ayırdılar. Putları için ayırdıkları Allah için verilmez, ama /XII için ayırdıkları putlarına verilirdi; ne kötü hüküm veriyorlardı'

Âyeti kerîme ekin ve hayvanlarla ilgili cahiliyyet düşünce adetlerini belirtirken onlara bu ekinleri ve hayvanlan verenin b zat Allalı olduğunu da kesin şekilde belirtiyor. Ne yerde ne de /¡e

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder