16 Mayıs 2016 Pazartesi

Hatta İslâmî konularda son derece gayret sahibi kimseleri bile görüyoruz ki-ibadetle ilgili en küçük bir hususu tashih etmek için durmadan çalışıyorlar. Ahlâkî bir inhilâli kötülemek, bir takım emirlere karşı muhalefeti bertaraf etmek için durmadan konuşuyorlar da İslâm’da hâkimiyet esasından ve bu esasın İslâm akidesindeki yerinden söz bile etmiyorlar. İslâm akidesinin feri yönlerinden birisi olan alkollü şeylerle mücadele ettikleri halde en büyük kötülük olan İçtimaî hayatın tevhid akidesinden başka esaslara göre kaim olması üzerinde hiç konuşmuyor, hâkimiyetin Allah’tan başkasına verilmesine hiç de karşı gelmiyorlar.

Bir âyet önce aynı husus gözler önüne serilmiş bulunuyor ve şöyle deniliyordu:

«“Haydin, de, Allah şunu haram kıldı diye şahadet edecek şahitlerinizi getirin” Eğer gelir yalan yere şahitlik ederlerse, onlarla beraber olup sözlerini kabullenme, âyetlerimizi yalanlayanların ve Ahirete inanmayanların heveslerine uyma. Nasıl uyarsın ki, onlar Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.»...

Üzerinde bulunduğumuz âyeti kerîmede ilk olarak zikri geçen şirk ile neyin kasdedilmiş olduğunu iyice anlayabilmemiz için bir önceki âyeti kerîmeyi ve bu âyeti kerîmenin tefsirinde söylediğimiz hususları dikkatlice gözden geçirmemiz gerekir. Gerek odur ki buradaki şirk itikadî yönden olduğu kadar hüküm ve hâkimiyet yönündendir de. Âyeti kerîme aynı hususu ifade etmekte ve âyetler arasındaki münasebette tamamen ortada bulunmaktadır.

^ Biz bu hususu devamlı olarak hatırlatmak ihtiyacını hissediyoruz. 

Zira bir takım şeytanların bu dinin temel mefhumlarında \ yaptıkları sarsıntılar meyvesini vermiş ve hâkimiyet meselesi akidenin yanından koparılmaya çalışılmıştır. Böylece hisler dünyasında da hâkimiyet konusu ile itikadî esaslar arasında bir ayrılık meydana gelmiştir. Hatta İslâmî konularda son derece gayret sahibi kimseleri bile görüyoruz ki-ibadetle ilgili en küçük bir hususu tashih etmek için durmadan çalışıyorlar. Ahlâkî bir inhilâli kötülemek, bir takım emirlere karşı muhalefeti bertaraf etmek için durmadan konuşuyorlar da İslâm’da hâkimiyet esasından ve bu esasın İslâm akidesindeki yerinden söz bile etmiyorlar. İslâm akidesinin feri yönlerinden birisi olan alkollü şeylerle mücadele ettikleri halde en büyük kötülük olan İçtimaî hayatın tevhid akidesinden başka esaslara göre kaim olması üzerinde hiç konuşmuyor, hâkimiyetin Allah’tan başkasına verilmesine hiç de karşı gelmiyorlar.

Allah’ü Taâlâ, hiçbir emri belirtmeden evvel kendisine şirk koşmamayı belirtmektedir. Hem de Kur’an’ın akışı içinde öyle bir yerde ki her türlü emirlerin başlangıcı durumunda olan şirk etmemek emrinin manasının hududlarının belirtildiği noktada. İşte ferd basiretle kendisini ancak bu kaide yoluyla Allah’a bağlıyabilir. Cemiyet her türlü münasebetlerinde ve beşerî hayatına hâkim olan
temel ölçülerinde bu değişmez miyar ile Allah’a ulaşabilir. Bundan sonra artık şehvet ve arzuların esintisine yer kalmaz. Ve bu şehvet ve arzulara göre gidip gelen, değişip duran beşeri istilahlara ihtiyaç kalmaz.

s «Ana babaya iyilik yapın, yoksulluktan ötürü çoruklıırınızı öldürmeyin — sizin ve onların rızkını veren biziz —» ..

Burada sayılan hususlar birbiri peşi sıra gelen n<- -ı11* ı mimmi ailevî bağlardır. Nitekim bunlar Allah’a bağlandıktan ve mlkjtep rek bir yöne yöneldikten sonra gelir. Hak Yaâlâ kendisinin in« sanlara babalardan ve oğullardan daha merhametli oldııgu İçin cuklara babalarının hakkını korumayı, babalara çocuklarına yef» kat etmeyi emretmekte ve bunları kendi ülûhiyetini bilme ve ıup bûbiyetine bağlanma hususu ile birleştirmektedir. V«' onlun» u".v* le demektedir: Kendilerine rızık vermeyi tekeffül eden O'dııı Mü halde yaşlandıkları vakit anne ve babaya karşı vazife ve ınonull* yetleri ifa etmekte sıkıntı çekmesinler. Babalar da ev lallarınn İt nişi zaaf anlarında sıkılmasınlar. Fakirlik ve ihtiyaçtan çekinmenin* ler. Çünkü onların hepsini rızıklandıran Allah’tır...

«Gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın»...

Hak Taâlâ ailevî münasebetlerde gereken hususları ''Mit

ten sonra cemiyetin ve aile yuvasının üzerine kalın olduğu bil kaideyi daha yerleştirmektedir. Bu kaide de temizlik ve Iffe! kaidesidir. Böylece Allah onları gizli ve açık kötülüklerden 1

mektedir. Ve mahiyeti itibariyle de bu nehiy geçen «milil* lama* men irtibatlı ve bütün emirlerin üzerine kaim olduğu İlk emirle alâkalıdır.

Şurası bir gerçektir ki gizli açık fuhuş bataklığımla \n. < n Mı cemiyetin doğru yolu bulması veya bir aile yuvasının kmtılııMI mesi imkân haricidir. Cemiyetin doğru yolu bulabilmesi, aile o ( vasinin kurulabilmesi için mutlaka temizlik ve iffet lüzumlu < < ( \ miyetlerde fuhşun yaygınlaşmasını istiyenler, cemiyetin bal ımm \ m ve aile yuvasının temel direklerinin yıkılmasını arzu edeıtleıdü

Âyeti kerîmede geçen ( »Lİ- ) kelimesi haddi tecavüz eden herşey için kullanılır. Şu kadar var ki bazen haddi tecavüz » ime nin bir çeşidi olan fuhşa ve zinaya tahsis edilir. Zannı galibe gm< burada ku.sdedilcn mana da bu sotuincu.su olsa gerektir, /ara ıı/e

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder