*
*♦
Sûre-i celîle âyetleri müteakip hep hatırlatma ve korkutma ll/iTİnde duruyor. İnsanoğlunun çıkış noktası ile tekrar dönüş nükhetin ı da gözden uzak tutmuyor. Bu arada Nuh Aleyhisse-lAın'ın H û d Aleyhisselâm’m Salih peygamberin, L û t peygamberin ve Ş u a y b peygamberin kavminin hikâyeleri de geçiyor. Özellikle Musa peygamberin kavmi üzerinde şiddetle duruyor. Biz bu giriş kısmında daha çok yığınak noktaları üzeninle kısa örnekler vererek durup geçeceğiz. Meselâ sûre-i celîle göyle bir ifade ile başlıyor:
Elif, Lâm, Mîm, Sâd.
Sana bir kitap (Kur’an) indirildi. Onunla insanları uyarman ve müminlere öğüt vermen için kalbine bir sıkıntı gelmesin.
Rabbinizden size indirilen Kitab’a uyun. O’ndan başka dostlar edinerek onlara uymayın. Pek az öğüt tutuyorsunuz.1
Bu hitap başlangıçta Resulullah’a yöneltilmiş ve Resulullah’-In mücadeleye giren kavmine tevcih edilmiştir. Bundan sonra sûre I celîle içerisinde yer alan hikâyeler, beşeriyetin uzun yolculuğunu tavsif, insanoğlunun tekrar belirli bir plân dahilinde dönüşü, gerek kâinat sayfalarında, gerekse kıyamet gününde karşılaştığı manzaraların sunuluşu bunların hepsi bazen doğrudan doğruya bazen de dolaylı olarak peygambere ve kavmine yönelmektedir. Onları korkutmak ve hatırlatmak maksadına mebnidir. Hak Taâ-lA’rıın yüce Rasulüne tevcih ettiği şu sözlerde:
I Aı ııf: 1-3.
«Sana bir kitap (Kur’an) indirildi. Onunla insanları uyarman ve müminlere öğüt vermen için kalbine bir sıkıntı gelmesin.» 1
Pratik bir durumu tasvir etmektedir ki bunu cahiliyet devri hayatını yaşayıp da İslâm’a dâvet eden kimselerden başkasının kavraması mümkün değildir.
Bunu yapan kişi bilir ki korkunç ve ağır bir işi hedef almaktadır...
Karşısında çok zor ve ağır şeyler bulunmaktadır...
Bir akide ve düşünce sistemi kurmak, bir değer ve ölçü inşa etmek, insanların dünyasında yer alan duruma tamamen karşı yepyeni bir vaziyet inşa etmek hedefindedir.
Ayrıca nefislerde cahiliyetin kalıntılarının yer ettiğini, kafalarda halâ cahiliyet düşüncesinin bulunduğunu, cahiliyetin hayat ölçüsünün sinirlere ve vaziyetlere baskı yaptığını görür.
Ve hisseder ki kendsinin taşıdığı gerçek söz, cemiyette hâkim olana tamamen yabancıdır.
Nefislere ağır gelmektedir.
Gönüllere hoş gelmemektedir.
İnsanların gördükleri, içinde yaşadıkları cahiliyet hayatının düşünen ve tasavvurlarına, değer ve ölçülerine, prensip ve kanunlarına, adet ve alışkanlıklarına, İçtimaî durum ve münasebetlerine tamamen aykırı mükemmel bir inkılâbı tahakkuk ettirmek için ağır mükellefiyetleri ifade eden sözler.
Bunun için inkılâpçı müslüman, içinde bir sıkıntı hisseder.
İnsanların bu ağır hakikati karşılamalarındaki yavaş davranışları ona sıkıntı verir.
İşte Allah'ü Taala yüce peygamberini böyle bir sıkıntıyı atmaya davet, ediyor.
Gönderdiği kitabı anlatarak korkutma ve hatırlatma yolunda azimle ilerlemesini, hak kelâmına karşı gelinen dehşet ve hayret dolu
İfadeleri göz önünde bulundurmamasını, karşılaşılan mukavemet ve engelleri nazari itibara almamasını belirtiyor.
Ayrıca bu akidenin insanların düşünce ve hayatında yapmayı hedef aldığı bu en mükemmel ve şümullü değişikliğe karşı mukavemet ve nefret, ağır davranmak ve yardımsamak durumu karşısında âyeti kerime hitap ettiği topluluğu kesin bir tehditle korkutuyor. Ve onlara yalancıların akibetini hatırlatıyor. Geçmiş milletlerin çekişmelerini arzediyor:
t Araf: 2.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder