19 Mayıs 2016 Perşembe

Burdan sonra uzun müddet birbiri peşi sıra gelen Hz. Âdem ’den başlayıp Hz. Muhammed (S.A.) da halkalanan iman kafilesine geçiyor. Bu yüce kafilenin akide sancağını taşıyıp tarih boyunca nasıl ilerlettiğini anlatıyor. Bu konuda insanları nesil be nesil birbiri ardı sıra aynı hususlarla karşılaştırıyor.

meye çalıştığım gibi, aynı tarzda hareket ve faaliyetimi tanzim ettim Uzun bir müddet onlarla arkadaşlık ederek, ülfet sağlayarak her birisi ile ayrı bir faaliyet temin ederek tabiatlarına, yönlerine, işaret ve izlerine uygun olarak yaşadım. İşte bundan dolayı ben Kur’an sûreleri arasında örneklerin çok farklı olduğunu, şahsî ve kuvvetli hareket itibariyle ünsiyetin fazlalaştığını, yön ve metod, tabiat ve işaret bakımından değişikliğin bulunmasından dolayı bıktırıcılığın bulunmadığını gördüm. Aslında bütün bu sûreler birbirinin arkadaşı... Dostu... Hemhali... Sevgilisi... Ve tamamlayıcı-mdır... Ve her birisinin karşısında insan kalbi yepyeni ve renkli değerler hisseder, yeniden bir değerlendirme görür, değişik tesirle-ı i ve temasları hisseder ki her birisinin ayrı ayrı tadı ve kendisine has bir havası vardır. Sûrenin başından sonuna kadar seyrinde ona m kadaşlık etmek uzun bir yolculuk gibidir. Görülen ve görülmeyin âlemde, rüyalar ve gerçekler dünyasında, ilhamlar ve prensipler kâinatında bir yolculuktur bu... Ruhların• derinliğine dalıp Vatlık sahnelerini aydınlığa kavuşturan bir rihlettir bu... Şu kadar var ki sûreden sûreye izleri ve işaretleri değişir bu rihletin.

K n ’ â m sûresinin ana mevzuu akide mevzuu idi. Araf ıh ıv ininki de böyle. Yine akide mevzuu. Şu kadar var ki E n ’-‘i m sûresi doğrudan doğruya akide konusunu işlerken, akidenin gerçeklerini arzedip her türlü cahiliyet nizammda olduğu gibi o /'.ıınkii Arap, cahiliyetinde görülen yanlışlıklara karşı koyup, hakikili haykırırken ve daha önce belirttiğimiz tarzda son derece şiddet || ve derin tesirlerle mevzua dalarken Araf sûresinin de akide mevzuuna temas ettiğini ama ondan başka bir metod kullandığını ve konuyu bir başka sahada arzetmeye çalıştığını görüyoruz. Araf i*üresi akide mevzuunu beşer tarihinden başlayarak ele alıyor... Cennetle ve melei alâda başlamış olan insaftı yolculuğu ele alarak dünyaya kadar olan kısmını konu ediniyor. 

Burdan sonra uzun müddet birbiri peşi sıra gelen Hz. Âdem ’den başlayıp Hz. Muhammed (S.A.) da halkalanan iman kafilesine geçiyor. Bu yüce kafilenin akide sancağını taşıyıp tarih boyunca nasıl ilerlettiğini anlatıyor. Bu konuda insanları nesil be nesil birbiri ardı sıra aynı hususlarla karşılaştırıyor.
 Ve sûrenin akışı içerisinde bu nesillerin birbiri ardı sııa gelişi canlunıyor. Beşeriyet bu kafileyi ve bu kafilenin tem-
sil ettiği hidayeti nasıl karşılamıştır?... Bu yüce kafili’ hidayet ıi»’i çeğini insanlara nasıl hitap ederek anlatmış ve onlııc buna nasıl km < şılık vermişlerdir?... Bir takım kimseler bu yüce kafileye I?1*1* tuzaklar hazırlamışlar, bunlarsa o tuzakları nasıl çiğneyip Allah'« giden yollarına durmadan devam etmişlerdir?... Yalanlara rlar m akibeti nasıl olmuştur?... Hem dünyada hem de Ahi rolle milinin**! lerin durumu nedir?...

Haddi zatında bu yolculuk uzun, hem de çok uzun bil volemi lüktür... Fakat sûre-i celîle, o yolculuğu merhale merhale kaimli«! yor, plânlanan yolda karşılaşılan işaretlerin on büyüklerinin yanında duruyor. İşaretleri açık, izleri belli, başlangıcı malum V* nihayeti plânlı olan yolda... Beşeriyet o yolu yığınlarla, kitleni v« topluluğu ile birlikte adımlıyor. Sonra hızla ilerliyeıvk mole-t alA- ] da yolculuğa başladığı noktaya dönüyor... 

Aslında bütün beşeriyet bu başlangıç noktasından hareket etmiştir... Ve bu hareket İki üç kişinin şahsında kendisini gösterir. 
Hz. Â d e m 'in ve eşinin bütün insanların atasının... Bunlarla birlikte şeytanda yola çıkıyor. Onları aldatmak ve zürriyetlerini yoldan çıkarmak İçin Allah'dan izin alıyor... Hem kendileri, hem zürriyetleri bir takdire binaen : ihtiyar ile deneniyorlar. Allah’ın ahdine kuvvetle sarılabilmeleri  veya hem kendilerinin, hem de atalarının düşmanı olan şeytana bel bağlamaları için. Ataları, 
 d e m ’le H a v v a ’yı cennetden çıkaran o idi. Hem bu ihtiyar yetkisi, tarih boyunca gelen yüce peygamberler kervanının taşıdığı âyetleri dinlemeleri veya şeytanın aldatmalarına kulak asarak ona uymaları için verilmiştir....

İşte beşeriyet bu noktadan hareket etti... Yiice Katibinin bu zurundan hareket ederek yeryüzüne geldi. Çalışıyor ve İ n u m Yoruluyor ve sıkılıyor... Doğru yolu buluyor, fesada ıığnıvoı Yapıyor, yıkıyor... Birbirine giriyor, birbirini öldürüyor llent mutlunun, hem de bedbahtın yakasını kurtaramadığı sıkıntılarla yüzyüze geliyor... Sonra işte görüyorsunuz tekrar eski noktaya -a ğımyor, kendisini bu sahaya yollamış olan Rabbı Zülcelâline douü yor... Ve işte bu noktada plânlanan yolculuk boyunca elde ettiği kazancını taşıyor... Gül veya diken... Pahalı veya ucuz Dej-eıh veya değersiz... Hayır veya şer... İyilik veya kötülük I te n anda asıl noktasına dönmüş ve çıkış yerine yeniden varmıştıı < in

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder