16 Mayıs 2016 Pazartesi

«Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve aydınlığı halk eden Allah’a- mahsustur. Sonra da küfredenler Rahlerine başkalarını denk tuttular.»...

Allah’ın bu hükmü Rabbanisi hâkimiyet hakkını gasbedenlere ve insanların hayatına kendi koydukları hükümleri hâkim kılmaya çalışanlara aittir.

(Günümüzde genel olarak Devletler bu görevi yüklenmişlerdir.)

Onların koydukları bu hükümlerin Allah’ın hükmünden aldıklarını iddia etmelerine de hiçbir değer vermemektedir. 

Bu önemli meselede şüphesiz ki Allah’ın hükmünden başka başvurulacak hiçbir görüş mevzuu bahsedilemez. 

Biz Hak Taalâ’nın niçin bu hükmü verdiğini anlamaya çalışmak istersek neden onları âyetlerini yalanlayanlar, âhirete inanmayanlar, Rablerine başkalarını denk tutan müşrikler olarak saydığını kavramaya çalışacak olursak şüphesiz ki bunları kavramak veya anlamak zor değildir. 

Ayrıca Allah’ın şeriatının hükümlerindeki hikmetleri düşünmek ve kavramaya çalışmak her müslümandan islenilen bir şeydir.

Şurası bir gerçektir ki Allah’ü Taâlâ insanlara kendilerinin koydukları hükümlerle muamele etmek istiyenleri —Bu hükümlerin Allah’ın hükmüne uygun olduğunu ne kadar iddia ederlerse etsinler— Allah’ın âyetlerini yalanlayanlar olarak belirtmektedir.

 Zira Hak Taâlâ’nın âyetleri —şayet bu âyetlerle murad kâinatdaki deliller ise— hepsi de Allah’ın yegâne yaratıcı ve rızık verici olduğunu dile getirmektedirler. 

Yaratan ve rızık veren ise ancak mülk sahibi olabilir. 

Şu halde mülkün sahibi olan zat tek başına hüküm ve tasarruf sahibi olmalıdır. Kim O’nun tek başına hâkimiyet sahibi olduğunu kabul etmezse bütün bu âyetlerini tekzip etmiş sayılır. 

Eğer kasd olunan Kur’an âyetleri ise bu âyetlerdeki hükümler açık ve kesindir. 

Beşerin pratik hayatında hâkimiyetin tek başına Allah’a ait olduğunu, sadece O’nun şeriatının hükümlerine uymanın gerektiğini ve kulların O’na kul olmasını, O'nun hükmünü tatbik edip infaz etmesinin lüzumunu açıkça dile getirmektedir...

Ayrıca Hak Taâlâ o tip kimseleri âhirete inanmayanlar olarak bildirmektedir. 

Âhirete inanan kişi kıyamet gününde yüce Rabbine mülâki olacağını kabul eden kimsenin Allah’ın ülûhiyetine tecavuz etmesi ve Allah’a has bir yetkiyi kendisi için iddia etmesi
mümkün değildir. 

Allah’ın hâkimiyet hakkı mutlak olarak bütün beşer hayatına şamildir. 

Bu hâkimiyet; O’nun hüküm ve şeriatında, kaza ve takdirinde temessül etmektedir. Nihayet onları başkalarını Rablarına denk tutan kimseler olarak bildirmektedir.

 Yani onların da küfredenlerin vasfı olan şirke daldıklarını belirtmektedir. Çünkü onlar şayet tevhid akidesini kabul eden kimseler olsaydılar, Allah’a has olan hâkimiyet hakkına başkalarını da iştirak ettirmezlerdi. Yahut da hiçbir kulun böyle bir iddiasını kabul etmez ve ona rıza göstermezlerdi.

Bize göre Allah’ın hâkimiyet hakkını kendileri için İddia eden Allah’ın izni olmaksızın insanlara hüküm koyanları Hak Taalâ'nın kendi âyetlerini yalanlayanlar, âhirete inanmayanlar ve sonu küfre varan şirk ile tavsif etmesindeki hikmeti bundan ibarettir, Şu kadar var ki bu konudaki hüküm konusunda hiçbir müslümanın tartışmaya girişmesi söz konusu olamaz. Çünkü peşinden söylenecek hiçbir söz bulunmayan kesin söz belirmiştir. Ve her müslüman Aziz ve Hakim olan Allah’ın kelâmı karşısında nasıl bir edep tavrı takınacağını görsün, öğrensin.

Bazı kimselerin kendiliklerinden koydukları haram ve helallerle ilgili hükümler belirtildikten sonra Allah’ın gerçekten haram kıldığı hususları belirten bir takım İlâhî prensipler zikrediliyor.Bu arada Hak Taâlâ’nın haram kıldığı şeylerin yanı sıra bir takım müspet mükellefiyetlerin de yer aldığını göreceğiz. 

Haramları belirten âyeti kerîme ilk ve en büyük haramla söze başlıyor Allah’a şirk koşmakla... 


Evvela bunun yerleşmesi gerekir. Bundan sonra haram ve yasaklar o temel kaide üzerine oturur. Dileyen ona teslim olur ve İslâm'a girer.

İLÂHÎ HÜKÜMLER

151 — De ki: «Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını
söyleyeyim: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya İyilik yapın, yoksulluktan ötürü çocuklarınızı öldürmeyin» —sizin ve onların rızkını veren biziz—, «Gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın. Allah bunları size düşünesiniz diye buyurmaktadır.»

152 — Yetim, erginlik çağına erişineeye kadar en iyi şeklin dışında malına yaklaşmayın, ülçüyü ve tartıyı doğru yapın Biz kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. Konuştuğunuzda, *— akraba bile olsa — sözünüzde âdil olun. Allah’ın ahdini yerine getirin. Allah size bunları öğüt almanız için buyurmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder