Bu kati ve açık bir tehdiddir. Daha önce de Allah’ın hükmü böyle cereyan etmiştir. İstenilen harikalar. gelip de yalanlayıcılar ona inanmazlarsa sonunda mutlaka köklerini kazıyacak bir azap gelir. Allah’ü Taâlâ onlara istedikleri harikaların bir kısmı gelirse harikadan sonra Allah’ın hükmü de geleceğini bildiriyor. Ve şüphesiz ki Allah'ın bir takım âyetleri ve harikaları geldiği gün son gün olur ve ondan sonra artık inanmanın ve amelin faydası kalmaz. Daha önce inanmamış ve imanı gereğince salih amel kazanmamış olanlara hiçbir faydası dokunmaz. Salih amel her zaman imanla birlikte gelir. Ve imanın İslâm ölçüsünde bir tercümanı mahiyetindedir.
Müteaddid rivayetlerde varid olduğu gibi Hak Taâlâ’nın: «Rabbınuı âyetlerinden bir kısmının geldiği gün» kavli şerifiyle kıyamet alâmetleri ve şartları kastedilmiştir. Ki o gün bu alâmetler belirince ne iman ne de amel fayda verir. Şu kadar var ki âyetleri bu hayatda cari olan kanunlara uygun olarak tevil etmek daha uygundur. Buna benzer bir ifade de —az önce belirttiğimiz gibi — daha evvel geçmişti. O ifadede şöyle deniliyordu: «Onlar
ona bir melek inseydi ya derler. Şayet melek indirseydik mesele biterdi. Sonra da kendilerine bakılmazdı»... Şu halde âyeti kerîme iman ve akideden söz ederken tekrarladığı bir ifadenin bir benzerini de hâkimiyet ve şeriattan söz ederken tekrarlıyor. Esas gaye bir hakikati yerleştirmektir. Şüphesiz ki sûrenin bu son kısmında yer alan ifadeyi baş kısmında olduğu gibi Allah’ın cari olan kanununu takrir etmek için kullanmak daha evlâdır. Meseleyi bilinmeyen gayb âlemine havale etmeye mecbur kalmadan böyle bir tevil yoluna gitmek yeterlidir.
YOLLARIN AYRILIŞ NOKTASI
Bundan sonra âyeti kerîme Resulullah’a dönüyor ve onun kendi dinini, şeriatını, nizamım ve metodunu yeryüzünde bulunan
müşrik Arap’lar da dahil bütün milletlerin dininden, metodundaı ve nizamından ayırmasını emrediyor:
159 — Fırka fırka olup dinlerini parçalayanlarla senin hiç bir ilişiğin olamaz. Onların işi Allah’a kalmıştır. Yaptıklarını O kendilerine sonra bildirecektir.
Bu; Allah’ın Resulü, dini, şeriatı ve nizamı ile diğer milletlerin ve nizamların arasındaki yolların ayrılış noktasıdır.
• M* ı bunlar cahiliyet gelenek ve alışkanlıklarının parça parça t »olup lııı rafelere batırdığı fırka fırka, kabile kabile, aşiret aşiret bolükleş tirdiği müşrikler olsun, ister mezhep ihtilaflarının parça parça lift lüklere ayırdığı, devletlere böldüğü Yahudi ve Hıristiyan bu «ıl sun, ister kıyamet gününe kadar ortaya çıkacak olan nizam ve »it temler, düşünce ve inançlar, nazariye ve görüşler olsun (¡»'tçal odur ki Rasulullah ile bunların hiç birisinin arasında İm mUmme bet varid değildir. Resulullah’m getirdiği din İslâm dıııldlı, p 'lal ise Allah’ın Kitab’ıdır. Rasulullah’m getirdiği nizam kendinin« İl«1 başlı başına bir nizamdır... Resulullah’ın getirmiş olduım I• "İm mm diğer düşünce ve inançlarla karışması imkan lıaıi. I • 11 M<ı gibi, diğer sistem ve nazariyelerle birleşmesi de söz konunu atili« mez. Meydanda herhangi bir şeriatın veya düzenin, yalıulbı ni-a mın iki ayrı ve birbirine zıt vasfının bulunması mumlu m "l "" |J Hele bunlardan birisi İslâm, birisi de başka biışey olm a I■11 n"
sadece teslimiyetten ibarettir. İslâm şeriatı, sadece Islâm'a İm • ' şeriattır. İslâm’ın koyduğu siyasî, İktisadî ve içtimai m anı yalm. kendisinin nizamıdır.
Bir müslümanın İslâm dışı bir akide karşısındaki İlk tutumu daha başlangıcından itibaren kesin şekilde onu Islâm'dan ayırmak olacaktır. Hâkimiyetin Allah’a mahsus olmadığı veya başka bir tabirle ülûhiyet ve rububiyetin Allah’a ait bulunmadığı nizam, düzen ve şeriat karşısında da başlangıçdan itibaren tutumu aynı şekildedir. İlk andan itibaren ondan uzaklaşmak ve onu terk etmektir. Bu nizam ve düzenlerle İslâm arasında benzer ve ayrı noktaları araştırıp bulmaya çalışarak bir harekete girişmeksizin yapacağı şey budur müslümanın...
Allah indimle dm İ .IAnı dinidir. Dinlerini bölük hohık ayırıp
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder