23 Nisan 2016 Cumartesi

Bu hususta büyük matematik ve astronomi bilgini Sir. James Jains şöyle diyor : «Aristo kat’î şekilde tabiatın bir tek yoldan başka hareket tarzı takip etmeyeceğini söylüyordu. Bu yolda daha önce çizilmiş olan zamanın başlangıcından nihayetine kadar takib etmesi belirtilen illet ve malûl arasındaki devamlı silsileyi takib eden bir yoldur. Hiç şüphesiz ki (A) durumundan sonra (B) durumu gelecektir. Ancak modern ilmin şu ana kadar söyleyebildiği tek şey şudur. (A) durumundan sonra (B) de gelebilir, (C) de gelebilir, (D) de gelebilir. Veya sayılması gerekmiyen başka haller de. Evet, ilim şöyle diyebilir. (B) durumunun meydana gelmesi (C) durumundan daha çok muhtemeldir. Veya (C) nin meydana gelmesi (D) nin meydana gelmesinden daha fazla ihtimal dairesindedir. Fakat yakinen hangi durumdan sonra hangisinin mutlak şekilde geleceğini haber veremez. Zira ilim hep ihtimallerden söz ediyor. Ama asıl söylemesi gereken hususlarda ilim takdirlere bağlıdır. Bu takdirlerin durumu nasıl olursa olsun»...

bazen de mermiler şeklinde hareket eder. Ve elektronların bu hareket tarzını daha önceden tahdit etmek mümkün değildir. Elektronların tâbi olduğu kanunlar kesinlik yerine ihtimallere bağlıdır. Atom ve atomun ihtiva ettiği mecmualar da aynı tarzda bir hareket takib eder.

Bu hususta büyük matematik ve astronomi bilgini Sir. James Jains şöyle diyor :

«Aristo kat’î şekilde tabiatın bir tek yoldan başka hareket tarzı takip etmeyeceğini söylüyordu. Bu yolda daha önce çizilmiş olan zamanın başlangıcından nihayetine kadar takib etmesi belirtilen illet ve malûl arasındaki devamlı silsileyi takib eden bir yoldur. Hiç şüphesiz ki (A) durumundan sonra (B) durumu gelecektir.

Ancak modern ilmin şu ana kadar söyleyebildiği tek şey şudur. (A) durumundan sonra (B) de gelebilir, (C) de gelebilir, (D) de gelebilir. Veya sayılması gerekmiyen başka haller de. Evet, ilim şöyle diyebilir. (B) durumunun meydana gelmesi (C) durumundan daha çok muhtemeldir. Veya (C) nin meydana gelmesi (D) nin meydana gelmesinden daha fazla ihtimal dairesindedir. Fakat yakinen hangi durumdan sonra hangisinin mutlak şekilde geleceğini haber veremez. Zira ilim hep ihtimallerden söz ediyor. Ama asıl söylemesi gereken hususlarda ilim takdirlere bağlıdır. Bu takdirlerin durumu nasıl olursa olsun»...

İnsan ilminin durumu; tecrübelerin son noktasına vardığı, kâinatın esasını teşkil eden atomların keşfedildiği bir devrede bu olursa, ğayblarla örtülü Allah’ın takdiri karşısında ne olabilir? Örnek olarak Radyum atomlarından çıkan ışınların kurşuna ve helyuma dönüşmesini ele alalım. Bu da, tamamen bilinmeyen bir takdirin eline bırakılmıştır. İnsan ilminin yanında durakladığı örtülü ğayb perdesinin ötesine terkedilmiştir :

«Daha iyi bilinmesi için maddî bir örnek olarak şu misali verelim. Bilindiği gibi Radyum atomları veya diğer ışık neşretme kabiliyetine sahip maddeler zamanla parçalanırlar. Geriye kurşun ve helyum atomlarından ibaret bir madde bırakırlar. İşte bunun için radyumun kitlesi devamlı olarak hacmini kaybeder ve zamanla radyumun yerini kurşun ve helyum alır. Radyumun azalma oranına
tesir eden umumî kanun çok gariptir. Radyum; yeryüzü sakinle rinin azalmasındaki metodun aynısını takip eder. Doğum olmadığı zaman canlılardan herbirisinin ölüm oranı yaşlılık dışında başka bir nisbette meydana geldiği zaman ya da bir ateş hattına sürülmüş bir bölük askerlerin yok olması gibi. Bir radyum atomu özellikle yaşlandığı için yok olmaz. Yani hayattan payını alıp Ömrü dolduğu için ölmez.

Bu gerçeği canlı bir misalle açıklayalım. Farzedelim bizim laboratuvarımızda iki bin tane radyum atomu var. İlim bize bir sene sonra bu radyum atomlarından kaç tanesini canlı kılacağım söyleyemez. Sadece 1998, 1999, 2000 ve ... rakamlarından hin .mİ ılı timal dahilinde serdeder. En çok tercih edilen ihtimal bu «iyinin 1999 olmasıdır. Yani 2000 atom’dan bir sene içinde yok olan Midece birisidir.

«Biz bu 2000 atomdan belirtilen ve atomun hangi mehilin biçildiğini bilemiyoruz. Evvel emirde şöyle bir faraziyeye moyltuh* biliriz: Parçalanan bu atom elbetteki çatışmaya maruz kalan "I malıdır. Yahut ta en fazla ısı derecesiyle karşılaşan alnın nlınnll' dır. Veya her ikisinden de farklı olarak başka bir sebebim İni l’iıiılı atomdan sadece bir tanesi seçilmelidir. Şu kadar var kİ hüllllı hu faraziyeler doğru sayılamaz. Zira çarpışma veya ısı dereci ,iıun fazla olması bir atomun parçalanması için kâfi ise aynı ranın ve çatışmanın geriye kalan 1999 atomu da parçalaması 1« ip ednı V" o zaman basıncı artırmakla veya ısıyı fazlalaştıı inakla doğrudan doğruya ve çabucak radyum atomunu parçalayabildin İmkanımı

sahip olmamız gerekir. Ancak tabiat bilginleri böyle biı

imkânsız olduğunu açıkça belirtiyorlar. Hatta 2000 radyum atomun dan her yıl bir tanesine isabet eden ölüm nisbetinin biı Imnun mahiyetinde olduğunu ve bunu binaen 2000 radyum atomundan biri sinin parçalanmak mecburiyetinde olduğunu belirtiyorlııı İşle Ruthford’un 1903 yılında koyduğu kendiliğinden parçalanma ııa zuriyesi bundan ibarettir.»

Şu halde ziya neşreden bir atomun kendi iradesi dışımla ve baş ka birisinin yönetiminden ötede kendiliğinden faaliyel icra elim ı ğaybi takdirden başka neyle ifade edilebilir. Radyum atomundan çıkan bu ışınların mahiyetini ne atomun bizzat kendisi ne dr m ..m

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder