12 Nisan 2016 Salı

Kur’anı Mübîn’de açık açık beyan edilmişti, Kalpleri Kur’ana bağlasaydılar; âyetleriyle ufukları ve kalpleri saran Kuran elbetteki onları da aydınlığa çıkaracaktı. *******Onlar ise hidayete yönelmemişlerdir ki, Allah hidâyet etsin! Bünyelerindeki alıcı verici fıtrî cihazlarını çalıştırmaya gayret etmemişlerdir ki, Hak’kı kabullenebilmelerini Allah kolaylaştırsın!.. ****

Allah’ü Taâlâ bir âyette :

«Bizim uğrumuzda mücahede edenlere gelince biz onlara elbette yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki; Allah her halde ihsan erbabı ile birliktedir.»...1 buyurmaktadır. Başka bir âyeti kerîmede de:

«Her bir nefse ve onu düzenleyene, sonra da ona hem kötülüğü, hem sakınmayı ilham edene ki, onu tertemiz yapan muhakkak umduğuna ermiş, onu alabildiğine örten ise elbette ziyana uğramıştır.» 2 buyurmaktadır.
 Allah’ü Taâlâ hidâyete ulaşmak için çalışanları şüphesiz hidayete erdirdiği gibi, vicdanlarını temizleyip arındırmak isteyenleri de felah ve sâadete ulaştırıp her kötülükten arındırır. 

Onlar ise hidayete yönelmemişlerdir ki, Allah hidâyet etsin! 

Bünyelerindeki alıcı verici fıtrî cihazlarını çalıştırmaya gayret etmemişlerdir ki, Hak’kı kabullenebilmelerini Allah kolaylaştırsın!.. 
Onlar daha başlangıçta, fıtrî cihazlarını çalışmaz hale getirdiklerinden; hidâyet ile aralarına Allah perde çekmiş ve ilk niyetleri ve amellerinin cezâsı olarak Allah’ın kaza ve kaderi bu şekilde cereyan etmiştir... 

Her şey ancak Allah’ın emriyle olmaktadır. 

Çalışanı hidâyete ulaştırmak, vicdanını temizleyeni felâha  kavuşturmak Allah’ın emirlerinden olduğu gibi; Haktan yüz çevirenlerin de Kur’an-ı anlamamaları için kalplerine örtüler, kulaklarına ağırlık koymak gene Allah’ın emirlerindendir. 

Bütün mûcizeleri görseler de; artık inanamazlar. Hatalarının, sapıklıklarının Ve şirklerinin sebeblerini Allah’ın irâdesine, kaza ve kaderine bağlamak hilekârlığını gösterenler, bu hilekârlıkta muğâlataya düşmekledirler ki, bu hususta söylemiş oldukları sözleri Allah’ü Tala hakikatla karşılaştırarak yüzlerine vurmakta ve safsatalarını önlerine sermektedir :

«Allah’a şirk koşanlar dediler ki: “Eğer Allah dileseydi ne biz, ne atalarımız kendisinden başka hiç bir şeye tapmaz, onsuz biç bir şeyi haram kılmazdık.” Kendilerinden evvelkiler de böyle yaptı idi. Peygamberlerin apaçık tebliğden başka bir vazifesi var mıdır!

And olsun ki, biz her ümmete : “Allah’a kulluk edin, putlar-
Sûre : 6 En’am Sûresi

FİZIIAL-LL KUR’AN

I

dan kaçının” diye bir peygamber göndermişizdir. Soma Allah ı lerinden kimine hidayet vermiş, kiminin üzerine de sapıklık İn olmuştur. Şimdi yer yüzünde gezinin de tekzîb edenlerin sonu ııl oldu bir görün.»...1

Bu âyetler; onlarm bu sözlerini Allah’ın şiddetle reddetti#! ve —ihtâr’a rağmen— sapıtmış olmalarının kendi fiillerindi doğduğunu açıkça beyan ediyor.

Meseleleri kendi akıllarının gösterdiği istikamete itmek içi hurâfeleri de karıştırarak; kaza ve kader, cebir ve ihtiyar, luılı kesbi ve irâdesi meselelerini münâkaşa konusu yapanlar. Iluııli her şeyin ancak Allah'ın takdiriyle olabileceğini, insanın şıt ve; bu istikamete yönelmesinin, Allah'ın halk etmiş olduğu fıtrat İt dudunda cereyan ettiğini inkâra kalkarlar. Bu yönelmelerim i!<> dünya ve âhirette, Allah’ın takdir ettiği neticenin tahakkuk utııı« te olduğunu kabullenmeyip, basit, kat’î ve gerçek bir ifade ılı I hükümleri takdim eden Kur’an’dan kaçınırlar.

Evet; her şeyin sebebi Allah’ın takdirine rücu ettiği luılı insanoğlu kendisine ihsan edilen iradenin hikmetini idı Ak edem mekte, fakat bu irâde Allah’ın kaza ve kaderinin gerektirdiği y kilde tahakkuk etmektedir. Bu kat’î takrir ve ifadenin gelininde iddialar lüzumsuz münakaşadan başka bir şey olamaz.

Hidayetin yolları, Hak’km vasıtaları ve îmanın illuıııı lw*|iılu müşriklere Kur’anı Mübîn’de açık açık beyan edilmişti, Kalpleri Kur’ana bağlasaydılar; âyetleriyle ufukları ve kalpleri saran Kuran elbetteki onları da aydınlığa çıkaracaktı. O zaman; düştükleri '1 rin gaflet uykusundan uyanacaklar, silkinip kalkarak link Km İti lak vereceklerdi.

Ne var ki: Onlar hidayeti bulmaya hiç uğraşmadıkları gibi, <> telik fıtrî cihazlarını muattal bir hale soktular; Allah da hlıjây ışıklarıyla onların arasına perde çekti... Artık Rasulullah’ı dinle lerken, Hak’kı ariyan kişinin düşündüğü gibi, kulakları ve gözle açık olarak düşünmek için değil de, reddetmek ve yalanlamak I»; sebebler aramak ve onunla münakaşa etmek kasdıyla dinlerlere

«Nihayet sana geldiklerinde de seninle çekişirler. İnkâr odeı

I. N»hl : 33-36.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder