12 Nisan 2016 Salı

«Hayır, evvelce gizleyip durdukları işleri karşılarına çıktı da ondan böyle söylüyorlar; Eğer geri döndürülseler yine kendilerine yasak edilen şeylere dönerler, çünkü onlar şüphesiz yalancıdırlar»...


cidâl, imtina, geniş iddia ve Hak’dan uzaklaşma sahnesine mukâ-bil;... Zillet, nedâmet, hasret ve rüsvaylık sahnesi!..

«Ateşe sürüldükleri zaman bir görsen!..»

Bir görsen o manzarayı! Ateşin üzerinde hapsedilip, ne itiraza, ne geri dönmeye, ne cidâle, ne muğâlata yapmaya kâdir olamadıklarını bir görsen!..

«Keşki bir daha dünyaya döndürülsek de Rabbımızın âyetlerini inkâr etmeyip îman edenlerden olsaydık dediklerini bir görsen» dehşet içinde kalırsın!..

Kur’an’ın «Rabbimizin âyeti» olduğunu onlar artık anlamış olarak dünyaya döndürülmeyi temenni etmektedirler. Ve işte o zaman bu âyetleri tekzip etmek diye bir imkânları yoktur. O zaman onlar mü’minlerden olacaklardır!..

Fakat ne yazık ki, burada bütün temenniler neticesiz kalır.

Aslında onlar, îmana yanaşmayan kabiliyetlerini bile tanımış değillerdir. Geri döndürüldükleri takdirde yalanlamayıp mü’minlerden olacakları hakkındaki sözleri yalandan ibârettir. Geri döndürülmeleri mümkün olsaydı gene aynı şeyi yapacaklardı, iç yüzleri bu dileklerine gene uymıyacaktı. Kendilerini haklı göstererek etraflarına kurtuluşta ve felâhta olduklarını kabul ettirmeleri ve gizledikleri kötü niyetlerinin meydana çıkması sonunda bu şekilde söz sarfetmişlerdir.

«Hayır, evvelce gizleyip durdukları işleri karşılarına çıktı da ondan böyle söylüyorlar; Eğer geri döndürülseler yine kendilerine yasak edilen şeylere dönerler, çünkü onlar şüphesiz yalancıdırlar»...

Allah’ü Taâlâ onların tabiatlarını ve bâtıl üzerindeki ısrarlarım hiç şüphesiz bilmektedir; ve ateşin üzerindeki o korkunç durumlarının dehşetinin onları böyle konuşturduğunu, bu dilek ve vaadlerde bulundurduğunu da çok iyi bilmektedir...

«Eğer geri döndürülseler gene kendilerine yasak edilen şeylere dönerler, çünkü onlar şüphesiz yalancıdırlar»...

Sûre, yalan ve hakaretlerini suratlarına çarparak onları bu çirkin halleriyle başbaşa bırakıyor!
TUHAF BİR TUTUM

Âyeti kerime onları bu halleriyle başbaşa bırakırken orılıırı karşılıklı iki yeni safha daha açmakta ve durumlarını iki tabla İm ünde canlandırmaktadır : Bunlardan biri, dünyada iken; öldükte sonra tekrar dirilmek, Allah huzuruna çıkmak, hesaba çekilme ve ceza görmek gibi şeyleri kesin olarak reddetmeleri; İkincisi İm âhirette, Allah huzurundaki hallerdir. Orada Allah’ü Taâlû, İlim nı eritirccsine saran bir sual soruyor : «Bu Hak değil mi?» Vak11v le inkâr ettikleri bu gerçeğin cevabını, elim bir azaba milsl «luı olarak zillet ve hakaret içinde veriyorlar : «Kalıbımız Iluk'kı İçli evet Hak’tır!»

Daha sonra âyeti kerîme; Allah huzuruna çıkmaya inanını dıkları halde ecelin ansızın gelip onları aldığını, günahlarını mil larına yüklenip feryâd ederek Allah’ın huzuruna çıkışlarım üeıvl etmekte ve nihayet dünya ile âhiret değerlerinin, en doğru mi/aı olan Allah mizanında tesbit edildiğini beyan buyurınaktudıı

29 — «Hayat ancak bu dünyadakinden ibarettir, "biz diriltilecek değiliz” derler»...

30 — «Onları Rablerine götürüldükleri zaman bir görsen “Bu gerçek değil mi?” der, onlar : “Evet, Rabbımız Hak'ın İçin gerçektir” derler. Allah da: “Öyleyse inkâr etmenizden ötürü azabı tadın” der»...

31 — «Allah huzuruna çıkmayı yalanlıyanlnr, dogrusu kaybedenlerdir ki: Kıyamet saati onlara ansızm gelince, ağırlıklarını arkalarına yüklenerek: “Dünyada işlediğimiz büyiik kusurlardan ötürü yazıklar olsun bize” derler. Dikkat edin! Yüklendikleri şeyler ne kötüdür»...

32 — «Dünya hayatı sâdece oyun ve oyalamadır; Ahiret yurdu, sakınan muttekller için daha iyidir. Düşünmüyormusunuz?»

Âhiretteki tekrar diriliş, hesap ve ceza meseleleri İslâm'ın g«ı tirdiği akide esaslarından bir cüzdür. Ulûhiyyetin birliğini kabul lenmenin hemen peşinden bunlara da inanmak gerekir. İslâm «Ilı — akide, tasavvur, ahlâk, şeriat ve nizamlarıyla— ancuk Ahire! inanma esaslarına dayanarak var olabilir.

Allah’ın ikmal etmiş olduğu ve mü’minlere bir nimet olanı İhsan eylediği, —Kur’an-ı Kerîm’de de buyurduğu gibi— din ulu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder