16 Nisan 2016 Cumartesi

İnsan fıtratı dehşetler karşısında kalıp, korku ve endişe içerisinde sarsıntıya uğrayınca üzerini kaplayan bütün pislikler düşüyor ve pisliklerden âri olarak saf şekilde beliriyor. İşte o zaman o sahte ilahlar hikâyesini unutuyor. Ve birden kendi Rabına yöneliyor ve tek başına ondan kurtuluş ümidi bekliyor...

40 — «De ki : Üzerinize Allah’ın azabı gelse veya kıyamet saati size gelip çatsa, Allah’dan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru isniz bana bildirin.”

41 — Hayır; sadece O’na yalvarırsınız dilerse feryada geldiğiniz. belayı üzerinizden kaldırır ve siz de O’na koştuğunuz ortakları unutursunuz.

42 — And olsun ki, senden önceki bazı ümmetlere peygamberler gönderdik de dinlemediler ve olur da yalvarırlar diye onları darlık ve sıkıntıya sokmuştuk.

43 — Hiç değilse, onlara şiddetimiz geldiği zaman yalvarıp yakarmalı değil miydiler? Lâkin kalbleri katılaştı, şeytan da yaptıklarını onlara güzel gösterdi.

44 — Bu sebeble kendilerine ne hatırlatıldı, ne öğüt verildiyse onları unutunca üzerlerine her şeyin kapılarını açıverdik. Nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlikle tam ferahladıkları sırada ansızın onları yakaladık da umutsuz kalıverdiler.

45 — İşte bu suretle, zulmedenler gürûhunun kökü kesilmişti. Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.

46 — De ki : “Söyleyin bakayım; Allah sizin kulaklarınızı, Körlerinizi alsa, kalblerinizi kapasa, Allah’dan başka hangi tanrı onu sîzlere getirebilir?” Bak, âyetlerimizi türlü türlü nasıl açıklıyoruz da onlar yine yüz çeviriyorlar.

47 — De ki: “Allah’ın azâbı size ansızın veya açıkça gelirse, zühullerden başkası mı yok olur? Söyleyin bana.»

48 — Peygmaherleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim iman ederken dinini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.

49 — Âyetlerimizi inkâr edenler, yoldan çıkmalarından ötürü azâba uğrayacaklardır.»

*

*•

PUTPEREST MANTIĞI

Burada — bu âyet dalgası içinde Kur’an-ı Mübîin putperest fıtratları Allah’ın azabı ile yüz yüze getiriyor. Hatta Allah'ın azabı ile yüzleşirken bizzat kendi fıtratları ile de yüz yüze gelmiş oluyorlar... İnsan fıtratı dehşetler karşısında kalıp, korku ve endişe içerisinde sarsıntıya uğrayınca üzerini kaplayan bütün pislikler düşüyor ve pisliklerden âri olarak saf şekilde beliriyor. İşte o zaman o sahte ilahlar hikâyesini unutuyor. Ve birden kendi Rabına yöneliyor ve tek başına ondan kurtuluş ümidi bekliyor...

Daha sonra âyeti kerime onların elinden tutuyor ve komilin rinden önce geçenlerin acı âkıbetleri ile yüz yüze getiriyor, Yolda yürürken Hak Taâlâ’nın kanunlarının nasıl cereyuıı ettiğini, lak diri İlâhînin nasıl icrai faaliyette bulunduğunu gösteriyor (Jü/loıi önüne ve basiretleri karşısına Hak Taâlâ’nın peygamberlerini l< lı zib edenlerin nasıl yavaş yavaş bu âkibete düçar olduklarını, mu sibetten sonra musibetlerle karşılaştıklarını —sıkıntı ve nıeşak katlerle tecrübe edildikten sonra nimet ve bollukla İmtihan edil diklerini— birbiri peşi sıra fırsatlar verildiğini bölün bunlaım gafletten uyanmaları için yapıldığını açıklıyor. Ancak onlııı bölün fırsatları kaybedip, Allah tarafından verilen nimetlerin dış gürü nüşüne aldanıp şiddetler karşısında kendilerine gelmemesi sonun da Hak Taâlâ’nın takdiri cereyan ediyor ve bu takdir onrl olan İlâhî kanunlara göre gelişiyor. Ve birden korkunç bir azap huni yor bunları: «İşte bu suretle zulmedenler gürûhunun kökü ke»ll inişli. Hamil âlemlerin Rabbı olan Allah’adır»...

Ve kalpleri tiril tiril titreten bu sahne hiç kesilmeden uzayıp gider gibi oluyor. Peşini müteakiben de bir başka sahne gol İyot ki, bu sahne içerisinde onlar yine Allah’ın azabı ile karşı karşıya bulunuyorlar. Hak TuAlA onların güzlerini ve kulaklarını yok od!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder