“Bundan bizi kurtarırsan şükredenlerden olacağız.” diye O’na gizli gizli yalvarır yakarırsınız.
64 — De ki: “Allah sizi ondan ve her sıkıntıdan kurtarır, sonra da O’na ortak koşarsınız.”»
Tehlikeyi düşünmek, şiddeti hatırlamak, bazen azgın nefisleri dindirir katı kalpleri yumuşatır ve insan gönlüne zaaf ve sığınma anını hatırlatır. Bunun yanı sıra kurtuluş nimetini ve bolluk rahmetini yâdettirir.
«De ki: Kara ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır “Bundan bizi kurtarırsan şükredenlerden olacağız.” diye O’na gizli gizli yalvarır yakarırsınız.»...
Bu tecrübe edilmiş bir gerçektir. Sıkıntıda kalmış herkes bu gerçeğin ne demek olduğunu bilir. Ya da sıkıntı anında dehşete kapılmış kimseleri görenler anlar. Karanın ve denizlerin karanlıklarına gelince, bu çok geniştir. Zulumatın tahakkuk edebilmesi için mutlaka gecenin karanlığının çökmesi şart değildir. Yolu yitirmek bir karanlıktır. Tehlike bir karanlıktır. İnsanların karada ve denizde gözlerini dikip te göremedikleri bilinmezlikler âlemi perdelerle örtülüdür. Gerek karalarda, gerekse denizlerde karanlıklar içerisinde kaldığı zaman, insanoğlu kendi nefsinde tazarru ederek, temenni ederek, susarak Allah’a yalvarmaktan başka birşey yapamaz. İşte o zaman insan fıtratı, bataklıklardan sıyrılır. Kendi derinliklerinde gizlenmiş olan asıl hakikatla yüzyüze gelir. Bir tek ülûhiyet hakikati ile... Ve işte o zaman eşsiz ve benzersiz hak olan Allah’a yönelir. Çünkü o sırada şirk düşüncesinin ne kadar iğrenç ve çirkin olduğunun farkına varır. Allah’a ortak koşmanın mümkün olmayacağını anlar. Ve sıkıntıya düşmüş kimseler bol bol vaadlarda ' bulunurlar.
«Bundan bizi kurtarırsan şükredenlerden oluruz.»
Allah’ü Taâlâ yüce Resulüne meselenin gerçek yönünü, açıklaması için şöyle diyor.:
«De ki, sizi ondan ve bütün sıkıntılardan kurtaracak olan Allah’tır»...
Çünkü o anda isteklerine cevap verecek kimse yoktur orada Üzerlerindeki sıkıntıyı giderme gücüne sahip birisini bulamazlar
Sonra da onlara tuhaf ve çirkin hareketlerini hatırlatıyor Hak Taâlâ:
Burada Hak Taâlâ, karaların ve denizlerin karanlıklarından kurtulduktan sonra da üzerlerine gelebilecek olan belâlarla yüz yüze getiriyor onları. Bu sıkıntı ve musibetler bir defalık degildir kİ gelsin ve geçsin. Sonra da düşündükleri gibi kabzai rabbaniyeden kurtulup rahatlasınlar:
65 — «De ki: “O, size üstünüzden, yahut ayaklarınızın altından bir azab göndermeye veya sizi birbirinize katıp, kiminizden kiminin hıncını tattırmaya kadirdir.” Bak âyetleri, onlar iyice anlasınlar diye nasıl türlü türlü açıklıyoruz.»...
Üstten gelip boylayan veya alttan fışkırıp batıran bir azap düşüncesi insan ruhundaki tesiri yönünden şüphesiz ki sağdan veya soldan gelen azap düşüncesinden daha fazla müessirdir. İnsan bazen vehme dalarak sağdan veya soldan gelen azabı defedebileceğini tahayyül edebilir. Ancak üstten basan veya alttan yakalayan azap kahredici, titretici, sarsıcı ve boydan boya kaplayıcı bir azap olaçaktır. Ona karşı koymak ve böyle bir azaba karşı direnebilmek İmkânsızdır. İşte ilhamlarla dolu olan, âyeti kerîmenin ifadesi insan hissindeki ve vehmindeki bu en kuvvetli müessire temas ediyor. Ve şu gerçeği açıkça ilân ediyor... Allah kullarına azap etmek istediği zaman, istediği şekilde ve istediği yerde azap etme kutretine sahiptir:
«Veya sizi birbirinize katıp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya.»
Uzun müddet devam edip gelen bir azap şeklidir bu. Ki oıılaı kendi elleriyle bu azabı tatmaktadırlar. Kendi kendilerine yorumla maktadırlar bu azabı. Zira Hak Taâlâ onları bölük bölük kılmıştu Birbiri içerisine girmiş olup biri diğerinden ayırd edilmez şekildediı Bir kısmı diğer kısmından tefrik edilmez. Devamlı bir mücadele
Hztlftl-il Kın'un, C: 5
!•; IH
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder