17 Nisan 2016 Pazar

Peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim iman ederken dinini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. 49 — Âyetlerimizi inkâr edenler, yoldan çıkmalarından ötürü azaba uğrayacaklardır.

İlahî azapla yüz yüze geldikleri zaman ki durumlarını canlandırıyor. Onlar henüz uyanmak üzereyken birden gelip çatan azâbı:

47 — «De ki: “Allah’ın azabı size ansızın veya açıkça gelirse, r.Alimlerden başkası mı yok olıır?” Söyleyin bana»...

Gerçek odur ki Allah’ın azâbı hangi şekilde ve ne halde olur-M olsun gelir çatar. İster ansızın gelsin ve onlar gafletteyken, böyle l>ir azâbı beklemezken çatsın, ister açıktan açığa onlar bağırıp çağırılırken, böyle bir azabı beklemeye hazırlanırken gelsin çatsın, forkotmez. Muhakkak ki bu azâbı İlahî zulmeden topluluğa — Kur’-*ıı-ı Kerîm’in genellikle ifadesine göre müşriklere— ulaşacak ve onları helâke sürükleyecektir. İlahî azap ister açıktan açığa gelsin, İn ter ansızın çatıversin, onları bu azaptan kurtaracak hiçbir kimse v"lıtur. Zaten onlar azâbı İlahî ile karşı karşıya gelseler bile kendi kendilerini müdafaa edecek güce sahip değildirler. Ayrıca Allah’tan başka ona eş olarak dost edindikleri kimseler de kendilerinden bu a/âbı defedebilecek güçte değildirler. Zira hepsi de Allah’ın zayıf lumı de çok zayıf kullarıdırlar...

Bu bekleyiş sahnesini âyeti kerîme onlara sunarken beklenen hal gelmeden evvel ona sebep olan amilleri araştırıp, sakınmaları İçin zikredilmektedir. Allah’üTaâlâ biliyor ki insan bünyesine böyle bir bekleyiş sahnesi ile hitap etmek ve bunu bir manzara halinde belirtmek insanın hücrelerine kadar tesir eder ve gönülleri tiril Ilı II titreten o manzaranın ötesindeki gerçeği görür.

Ayeti kerîmenin teşkil ettiği dalgalar yüksekliğini son derecenin" varınca, bunca sahneler birbiri peşi sıra açıklanınca ilhamlarla dolu ifadeler belirtilince ve inzar hâdisesini ruhların derinliklerine kadar taşıyan ifadeler belirtilince Rasullerin vazifesini beyan ederek son buluyor... Nitekim kavimleri o peygamberlerin çoğundan harikalar talep etmişlerdi. Halbuki peygamberler korkutucu, müjdeleyici ve tebliğ edici olmaktan başka bir vazife ile mükellef değildiler. Bütün bunlar yapıldıktan sonra insanların durumu kendi tutumlarına uygun tarzda ve en son karşılığın terettüb ettiği şekildi' ne olacaksa olur:

48 Peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim iman ederken dinini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.
49 — Âyetlerimizi inkâr edenler, yoldan çıkmalarından ötürü azaba uğrayacaklardır.

Aslında bu din beşeriyeti aklî rüşd çağına hazırlıyordu. Allah' ın insanoğluna sunduğu en büyük alet olan aklı, mevcudat sayfalarında ve hayat sahnelerinde âyetleri serpiştirilmiş bulunan hak'kı tam olarak idrak etmek üzere kullanmağa hazırlıyordu. Mahlükatın gizli noktalarında âyetleri belirtilen ve şu Kur’an-ı Mübin'ln açıklamak, aydınlatmak ve beşer idrakini o yöne tevcih etmek üzere geldiği hak’kı...

Tabiatı itibariyle bütün bunlar beşeriyetin boyunları egeıı ve münkirleri ayan beyan görülen maddi harikaların karşısında l/umı zorlayan hissî harikalar devresinden uzaklaştırmayı icap ettiriyordu. Evet bütün bunlardan alıp mevcudatı çepeçevre saran İlahi t»a natm güzelliklerini düşünmeye ve idrak etmeye yöneltmeyi. İnsanoğlunun bizzat kendisi de bir mucize ve bir harikadıı M« » «»» mevcudat sahnesinde harikalar meydana gelmekte ve bu hm lkalaı üzerine kâinat seyrini devam ettirmektedir. Beşeriyeti bu haılka ların elinden kurtarıp Allah'ın bu engin kitabı ile muhatap kılına yı icap ettiriyordu. Bu kitabın üslubu icazlarla dolu olduğu gibi takip ettiği metot da bir nevi mucizedir. Ve onun inşa etmeyi* çal Uf tığı emsalsiz cemiyet bünyesi de yapısı ve hareketleri itibariyle l»n mucizedir. Nitekim onun kurduğu cemiyet tarzına bir başka Örnek göstermek mümkün değildir.

Ne var ki bütün bunlar uzun bir terbiyeyi ve geniş bu yönetim! icap ettiriyordu. Ancak bundan sonra beşer idraki o nevi btı dogl şime ve o derece bir terakkiye alışabilirdi. Ve ancak ondan sonra İn san beşerî idrakiyle Rabbani tevcihatın ışığı altında, Kur’an’ın /.ah turabtı ile, peygamberin terbiyesi altında, mevcudat sayfalarını oku maya başlayabilirdi. Bu mevcudat sayfalarını okumak uynı anda hem müspet ve pratik, hem de gayba dayalı bir okumadır. Ve Ilı ristiyanlığın lâhûtî felsefesinde, Greklerin düşünce tarzında hâkim olan mücerret zihni düşüncelerden tamamen uzaktır. Mecusilikte, Budizmde, eski Mısır ve H i n d dinlerinde hâkim olan felsefelerin bir kısmında, Hıristiyanlıkta ve Grek felsefesindeki bütün maddi ve hissî tasavvurlardan asûde olarak... Ve bütün bunla-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder