16 Nisan 2016 Cumartesi

Gözlerini ve kafalarını dikkatlice olan ve olacak şeylere uzattıkları zaman her defasında görmeleri mümkün bu büyük harika karşısında onların istemekte oldukları maddî harikalar ne kadar basit ve cılız kalır.

bütün eşyayı kaplaması... İşte görüp durdukları bu hakikatları müşahede etmenin biricik vasıtası bu engin ilmi İlâhîdir...

Gözlerini ve kafalarını dikkatlice olan ve olacak şeylere uzattıkları zaman her defasında görmeleri mümkün bu büyük harika karşısında onların istemekte oldukları maddî harikalar ne kadar basit ve cılız kalır. Kur’an metodu bu örnekte insan fıtratını varlıklarla alâka kurmaktan öte bir yere götürmüyor. İnsan fıtratının ve varlığın önüne geniş pencereleri açıyor ve bu varlığın korkunç ve dehşetengiz tesirlerini insanın benliğine ulaştırmasını sağlıyor. Bunu yaparken insan fıtratına metafizik! bir diyalektik nazariye takdim etmiyor. Hatta kelâm münakaşaları gibi İslâm’ın metoduna aykırı bir münakaşa tarzı da takip etmiyor. İnsanı hissi, felsefî veya aklî bir noktaya götürmüyor. Yaptığı sadece insanoğluna pratik varlığını gayb ve şehadet âlemleri ile birlikte sunmak ve onları karşılıklı olarak faaliyete sevketmektir. Ve karşılıklı olarak cevaplandırmalara.. İnsan fıtratı kâinattaki bu müessir unsurları alıyor ve onu benimsiyor. Ne var ki, bunları alırken bir kontrol dairesinde alıyor. Karanlıklarda ve köşelerde kaybolup gitmesine de müsaade etmiyor... Daha sonra âyeti kerîme şu büyük delillere rağmen yalancıların takip ettikleri tutumu belirterek nihayete eriyor :

«Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıkta kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu saptırır. Ve kimi dilerse onu doğru yola koyar.»...

Ve böylece yalancıların gerçek durumunu ve tabiatını belirtiyor Onlar kör ve sağır olarak karanlıklarda yüzmektedirler. Bu arada Allah’ın hidayet ve dalâlet konusundaki değişmez kanunlarını belirtiyor. Bu kanunların icabı olarak gerek hidayet, gerekse dalâlet konusu Allah’ın meşiyeti ile alâkalıdır. Allah’ın kullarını yarattığı fıtrata uygun olarak tecelli eder. Ve işte böylece İslâm düşüncesinin her konudaki görüşü birbiriyle uygun olarak devam ediyor. Bunun yanısıra davet metodundaki aydınlık, dâva adamlarının takınması gereken tutum belirtiliyor. Dâva adamı hareketini bu akideye göre ayarlar. Her zaman ve her nesilde bu akide doğrudan doğruya beşer rûhuna hitap eder...

Öyle sanıyorum ki, sûrenin giriş kısmında verdiğimiz bilgilerin yanısıra buradaki temaslarımız metod mevzuunda oldukca aydınlatıcı mahiyettedir. Ve şüphesiz ki, tevfik Allah’tandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder