31 — Allah huzuruna çıkmayı yalanlayanlar doğrusu kaybedenlerdir ki kıyamet saati onlara ansızın gelince, ağırlıklarını arkalarına yüklenerek: «Dünyada işlediğimiz büyük kusurlardan ötürü yazıklar olsun bize» derler. Dikkat edin, yüklendikleri şeyler ne kötüdür!
32 — Dünya hayatı sadece oyun ve oyalamadır; âhiret yurdu, sakınan müttakiler için daha iyidir. Düşünmüyor musunuz?
Bu âyet dalgası veya seli tekrar, Kur’an-ı Kerîm’i yalanlıyan, öldükten sonra dirilmeyi ve âhireti inkâr eden müşriklere dönüyor. Yalnız onları kendi inatçı tutumlarını tasvir ile veya kendilerinden önce geçen yalancıların âkibetleri ile yüz yüze getirmekle kalınıyor, doğrudan doğruya inkâr ettikleri ve yalanladıklar âhiret gününde karşılaşacakları cezalarla ve öldükten sonra diriliş esnasındaki âkibetleri ile yüz yüze getiriyor. Evet bu akibeti ve o cezayı müşahhas ve canlı manzaralar halinde sunuyor. Onları bütün insanların toplandıkları mahşer günüyle yüz yüze getiriyor. Bu sahne içerisinde herkese sorular tevcih ediliyor: «İddia ettikleriniz, ortaklarınız nerede?» denir onlara. Korku ve dehşete kapılırlar. Zuhul ve dönüş içerisinde Allah’a kasem ederler. Ve Hakkın Rububiyetini İkrar ederler: «Rabbımız Allah’a hamd olsun ki bizler puta tapanlar değiliz»... Onları ateşin üzerinde dururken, cehenneme mah-kûm olmuşken, kapıldıkları korku ve dehşet, nedamet ve hasret manzarası ile yüz yüze getiriyor. Bu manzara içerisinde onlar diyorlar ki: «Keşki Rabbımızm âyetlerini inkâr etmiyerek, iman edenlerden olarak dünyaya geri döndürülsek...» Onları Rabbı zül Celâllerinin huzurunda dikildikleri manzaraları ile yüz yüze getiriyor. Nedamet ve horluktan eriyorlar. Korku ve dehşetten kendi kendilerini yiyorlar. Ve aynı manzara içerisinde Hak Taâlâ soruyor onlara: «Bu gerçek değil mi?»... Ve onlar bir eziklik ve burukluk içerisinde cevap veriyorlar: «Evet Rabbımız hakkı için gerçektir»... Ne var ki bu itiraf onlara birşey kazandırmıyor. Ve: «Aluh da öyleyse inkâr etmenizden ötürü azahı tadın der»... Kendi kendilerini yitirmiş ve herşeyden mahrum olmuş hüsruna mahkûm olarak
Sûre : 6 En’am Sûresi
FÎZİLAL-IL KUR’AN
137
omuzlarına yüklerini alarak gelirken âhiret konusunda inkâra .sapmalarını hasretle yanıp yakılırken ve korkunç çığlığın kendilerini alıp götürürken bulundukları manzarayla da yüz yüze getiriyor Hak Taâlâ onları. Manzaralar birbirinin peşini takip ediyor. Ve hor manzara kalpleri tiril tiril titretiyor. İnsanın mafsallarını birbirinden ayırıyor. Ve bünyeyi temelden sarsıyor. Kalpleri ve gözleri Re-sulullah’m ve onun getirdiği kitabın meydana çıkardığı hakikat inin karşı açıyor. Kendilerine daha önce kitap verilmiş olanlar da kendi öz çocuklarını tanıdıkları gibi bu kitabı tanımaktadırlar:
ÇOCUKLARINI TANIDIKLARI GİBİ
20 — «Kendilerine kitap verdiklerimiz, Onu çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Fakat kendilerini hüsrana düşürenler, İşte onlar inanmazlar».
Kur’an-ı Kerîm’in muhtelif yerlerinde Yahudi ve Hıristiyanların bu Kur’an-ı veya Resulullah’ın peygamberliğini ve bu Kuran’ın ona Allah tarafından indirilmiş olduğunu bildikleri çok kere zikredilir. Bu tekrar gerek ehli kitapla bizzat karşılaşırken olsun gerekse müşrik Araplarla yüzleştirilirken olsun birkaç defa tekerür eder. Ehli kitap peygambere ve bu dine karşı inkâr ve düşmanlık tutumunu takındığı zaman —ki bu umumiyetle Medine devresinde oluyordu— bu hakikat tekerrür ediyordu. Müşrik Araplara da ehli kitabın vahyin mahiyetini, semavî kitapların esasını bilen kimseler olarak tanıtılırken bu Kur’anı da tanıdıkları ve Rasulullah’a tıpkı daha önceki peygamberlere geldiği gibi Allah tarafından vahyedildiğini bildikleri anlatılıyordu.
Bu âyet bizim tercih ettiğimiz kavle göre M e k k c ’de nazil olmuştu». Ancak burada ehli kitabın yukardaki tarzda zikredilmiş olması o gün müşriklere inkâr ettikleri bu Kur’anı ehli kitabın çocuklarını tanıdıkları gibi tanıdıklarını ama buna rağmen ona İnanmamış olmalarının kendi nefislerini hüsrana düşürmelerinin neticesi olduğunu, binaenaleyh inanmazlar safında bulunduklarını belirtmek içindi. Onların bu konudaki tutumuyla kendilerini hüsra na düşüren ve bu dini mübîne girmeyen müşriklerin tutumu arasında hiçbir fark yoktu.
Bu âyetin gerek başlangıç kısımları, ge rekse daha sonra gelen âyetler tamamen müşriklerden söz etmekte
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder