22 Nisan 2016 Cuma

«Karada vc denizde olanı bilir»...«Onun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez»...«Gaybın anahtarları O’nun katındadır. O’ndan başka kimse bilemez onu.»

«Karada vc denizde olanı bilir»...

Görülen âlemde... şumül ve genişlik... uzun mesafeler... ufuklar ve derinlikler... Bunlar da tıpkı görülen âlemde karşılaşılan o uzun mesafeler, ufuklar ve gizliliklerle dolu ğayb âleminin derinliklerine uygun tarzda...

«Onun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez»...

Ölüm ve yok olma hareketi... Hayattan yokluğa, yükseklerden aşağılara düşme hali...

«Yerin karanlıklarında olan taneyi»...

Dipden satha doğru gelişen durgunluktan ve gizlilikten patlamaya ve dağılmaya kadar süren gelişme ve büyüme hareketi...

«Yaşı, kuruyu —ki apaçık Kitaptadır— ancak O bilir»...

Âlemşumül bir tamim... Hayatı ve ölümü içine alan, gelişmeyi ve yıpranmayı ihtiva eden ve bütün canlılıkları kaplayan bir tamim...

Kimdir bütün bunları, bu en güzel şekliyle var eden? Bu uygunluğu ve güzelliği yoktan meydana getiren kimdir? Şu kısa Aynilerden bütün bunları son derece bir güzellikle meydana getiren Allah’tan başka kim olabilir?

GAYB MEFHUMU

Sonra bir nebze Allah’ü Taâlâ’nın şu mübarek kavli şerifinin karşısında duralım.

«Gaybın anahtarları O’nun katındadır. O’ndan başka kimse bilemez onu.»

Burada bir nebze durup «gayb» kelimesinin «anahtarlar» ifa dı’.¡İnin ve bütün bunların «bilgisini» Allah’ın kendisine tahsis edibindeki hikmetin üzerinde duralım...

Şurası bir hakikattir ki, gayb gerçeği İslâm düşüncesinin en esaslı unsurlarından birisidir. Zira İslâm akidesi bir tarafı ile de gayb esasları üzerine oturur. Hem, Gayb gerçeği imanın belli başlı kaidelerinden birisidir. «Gayb» ve «Gaybiyet» kelimesi materyalist
sistemlerin zuhurundan sonra son günlerde ağızlarda çiğnenen 
bir sakız haline gelmiştir. Ve karşılık olarak da «ilim» ve «ilmiyete» tekabül ettirilmek istenmektedir. Halbuki Kur’an-ı Kerim açık şekilde belirtiyor ki, ortada «gayb» denilen bir gerçek vardır ve o gaybı açan «anahtarları» Allah’tan başka kimse bilemez.Yine açıkça belirttiği hususlardan birisi de insana verilen bilginin pek az oluşudur. Allah’ü Taâlâ insana bilgiden pek az şey verirken insanın takat ve ihtiyacını çok iyi biliyor ve bunu değerlendirerek veriyordu. —Allah’ın insana bahşettiği ilmin gerisinde insanların bildikleri şeyler zandan ibaret olup, zan ise insanı hiçim hususta haktan müstağni kılmaz. Ayrıca Hak Taâlâ şu hususuda açık şekilde belirtiyor: Yaratan; gerçekten bu kâinatı yoktan yaratmış, kâinat manzûmesi içerisinde değişmeyen kanunlar koymuş ve insanoğluna da Yaratıcı’nın kâinata koyduğu bu kanunları araştırması, bir kısmını kavraması ve kendi ihtiyacı, takati dahilinde o kanunları kullanması için bir takım bilgiler ihsan etmiştir.Gerek küçük âlemde, gerekse büyük âlemde insanoğlu Allah'ın kainata vazettiği bu kanunların bir kısmını keşfedecek ve keşfettiği bu ilimler ona son derece bir yakin ve güven içerisinde Allah tarafından gelen gerçeklerin yegâne gerçek olduğunu açıklatacaktır Yoksa insanoğlunun elde ettiği bu keşifler Allah’ın değişmez kanunlarının ötesinde insan tarafından bilinmeyen gayp gerceğini açıklayacak değildir. Zira Gayb, olduğu gibi mechuller ümmanı olarak devam edip gidecektir. Ayrıca insan oğlu Allah’ın engin ve sonsuz meşiyetinin mahiyetini ve kninai ta bulunan herşeyin Allah’a has gaybî ölçüler dahilinde meydana  gelişindeki gerçeği kavrayamayacaktır. Yoktan var eden ve Varlıklar dünyasına ibraz eden şüphesiz ki O’dur. Bütün bu hususlar İslâm akidesinde tam bir uygunluk içerisinde açıklık kazanmış olup bu akideden neşet eden İslâm düşüncesi içerisinde de yerini almıştır.

Bu çok yönlü birbirine uygun ve mütekâmil hakikatlin ııı In p sini «Gölgelerin» içerisinde takip ettiğimiz meledi uygun olarak açıklamamız gerekecektir. Mümkün olduğu knd.n mcvzûu özet rilarak vermeye çalışacağız :

Allah’ü Taâlâ, Kur’an-ı Kerîmin muhtelif yerlerinde mii’mm lerl tavsif ederken Gayb’a İnanır olduklarını da bclirlmektedh

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder