mesi bir insanın iddia edebileceği yalanların en büyüğüdür... Ne var ki, bir takım kimseler bu tuhaf iddiaları ileri sürmektedirler. Bundan daha tuhafı da bazı kimselerin bu iddialarm doğruluğunu kabullenmesidir. Şayet bu nevi iddiaları serdedenler bir takım ihtimallerden söz etseler bile tarihî kesinlikten bahsetmeselerdi belki normal sayılabilirdi. Fakat iftira eden bir kişi gafillerden tasdik-çi bulursa elbetteki iftirasına devam edecektir...1
Halbuki doğruyu ve hakkı söyleyen sadece Allah’dır. Neyin ve niçin olduğunu en iyi bilen O’dur. Ve o kendi rahmeti ve inayeti ile kulllarma İlahî takdirinin ve kanunlarının esrarının bir kısmını, çekinmeleri ve kendilerine gelmeleri için anlatmaktadır. Bunun yanı sıra da tarihî vakıaların gerisinde yer alan gizli açık âmilleri kavrayabilmeleri ve tarihî hâdiseleri mükemmel ve sağlam şekilde açıklamaları için bu gerçekleri kendi kullarına açıklamaktadır. İşte ancak bu bilgilerin gerisinden kullar Allah’uj değişmez kanunlarına dayanarak olabilecek hâdiseleri tahmin edebilirler. Çünkü bu İlahî kanunların bir kısmını Hak Taâlâ kendi kullarına açıklamıştır.
Bu âyeti kerîmelerde muhtelif milletlere ait değişik örnekler açıklanmakta ve tasvir edilmektedir. Kendilerine peygamberler ■ gelip de onları yalanlayanlar ve bunun neticesinde Allah’ın azabına müstahak olanlar... Malları ve nefisleri ile sıkıntıya dalanlar... ' İçtimaî ve İktisadî durumlarında zorluklarla yüz yüze gelenler... Kur’an-ı Kerîm muhtelif yerlerde bu milletlere ait muhtelif örnekler zikretmiş ve bu sıkıntılardan çeşit çeşit nümûneler vermiştir. Meselâ firavunun kendi kavmi ile olan hikâyesinde bu sıkıntılar ve örnekler şöyle dile getirilir : And olsun ki, biz de Firavun ailesini ders alsınlar diye yıllarca kuraklığa ve mahsul kıtlığına uğrattık. Onlara bir iyilik geldiği zaman : “bu bizim hakkımızdır” derler,bir fenalığa uğrarlarsa da, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna verirlerdi.» 1
I Tarihi Materyalizm tarihî vakıaları sebeplerine dayanarak kesin şekilde açıkladığını ve bütün olayların materyalist bir anlayışla büylece değerlendirilebileceğini iddia etmektedir. Halbuki bunun yanlışlığı bugün kesinlikle ortaya çıkmıştır. M a r k s kominizmin mutlaka Almanya ’da doğacağını sayıklıyordu bu gürüşe dayanarak. Ama işçi proleteryasının bulunmadığı Ru s y a ’da doğdu ve Marks ’in hayalini tekzlb etti.
Burada zikri geçen nümûne esas itibariyle âyeti kerîmenin işaret buyurduğu pekçok nümûnelerden sadece bir tanesidir. Haddi zatında Hak Taâlâ onları sıkıntı ve eziyetlerle yüz yüze getirmiştir ki kendilerine dönsünler, vicdanlarını ve yaşayışlarını kontrol etsinler. Olur ki, şiddetin ağırlığı altında Allah’a dönerler, O’ııu boyun eğerler ve yalvarırlar. İnatçılıklarını ve büyüklenmelerini terkederler. Allah’dan halis bir gönülle, üzerlerinden belâyı kaldırmasını isterler. Bunun üzerine Hak Taâlâ da onların üzerinden lalaları kaldırır ve rahmet kapılarını açar kendilerine. Ne vur kİ, onlar kendilerinden bekleneni yapmıyorlar. Allah’a sığınmıyorlar. İnatlarından dönmüyorlar. Şiddetler onlara bir şuur vermiyor, gözlerini açmıyor, kalplerini yumuşatmıyor. Zaten şeytan gerilerinden kendilerine içine düştükleri dalâlet ve inadı hoş göstermektedir :
«Lâkin kalpleri katılaştı, şeytan da yaptıklarını onlara güzel gösterdi»...
Şiddetlerin Allah’a döndürmediği gönüller taşlaşmıştır Attık ona şiddetin sıkıntısından doğan yumuşaklıklar tesir etmez. ölmüştür o gönüller. Artık hiçbir baskı ona his vermez, Alıcı verici cihazları atalete mahkûm olmuştur. Artık bu gafletten uyaran uyarıcıları almaz ve gönlünü uyanık tutarak bu canlı emirlere bağlanıp icabet etmez. Aslında şiddet Allah tarafından kulları İmtihan için verilir. Gönlü canlı bulunanlar bunun karşısında uyanıverirler. Kalplerinin kapıları açılır ve Rabbı Zülcelâllerine döndürür onları bu şiddet. Artık onlara acımak, Allah’ın kendi üzerine aldığı rahmeti meyanındadır... Ölülere gelince, şiddet hiçbir fayda vermez onlara. Yalnız Allah’ın karşısında huccetsiz kalmalarını ve özürlerinin kabul edilmemesini sağlar. Şiddet bir bakıma onlar için bedbahtlık vesilesi ve azaba sebep olur.
İşte Hak Taâlâ’nın yüce Rasulüne ve onun peşindeki İslam Ümmetine haberlerinden kıssalar sunduğu bu milletler şiddeti' " faydalanmasını bilmemişler, Allah’a sığınmamışlar ve şeytanın
I. Araf: 130.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder