10 Mayıs 2016 Salı

Allah kime doğru yolu gösterir, îmana muvaffak addersc onun kalbini İslâmiyet’e açar. Kimi de sapıklık da bırakmak dilerse, zorla göğe çıkacakmış gibi kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah, îman etmeyenleri küfür bataklığında bırakır.

Allah katından bir aşağılık ve hilelerinden ötürü de şiddetli bir azab erişecektir.

125 — Allah kime doğru yolu gösterir, îmana muvaffak addersc onun kalbini İslâmiyet’e açar. Kimi de sapıklık da bırakmak dilerse, zorla göğe çıkacakmış gibi kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah, îman etmeyenleri küfür bataklığında bırakır.

Bu âyeti kerimeler, hidayetin ve imanın tabiatını tasvir etme bakımından gerçekçi bir hareket tarzı takib ediyor. Bu tasvirdeki teşbih ve mecaz; gerçekte canlı ilham ve tesirlerle dolu bir manzara arzederken, ibareler de gerçeğin kendisini dile getiriyor.

Gerçekten de bu âyetlerin ifade ettiği hakikatlar böyle bir tasvir gücünü ve tesirini gerektirmektedir. Burada açıklanan şeyler birer gerçeğin ifadesidirler. Evet ama aynı zamanda ruhî ve fikri gerçeklerin ifadesidir bu. Tecrübeye dayanan gerçeklerin. İbare bu tecrübenin zevkini ancak o zevki tadabilenlere sunmaktadır.

İslâm akidesi insan gönlünde, öldükten sonra da yaşayan bir hayat. ikame eder. Kalbe karanlıklardan sonra aydınlıkların ufkunu açar. Her şeyin tadını daha önce hiç bilmediği başka bir his ile tadmayı, başka bir şekilde düşünmeyi ve bir başka tarzda takdir etmeyi öğretir. Ve bu hayattan sonra öyle aydınlıklar gösterir ki bu zıya tufanı altında her şey yepyeni bir şekilde görünür. Ve bunu iman zevkine ermemiş kalbler bir türlü kavrayamazlar.

İşte bu hali kelimeler bir türlü ifade edemez. Bunu ancak tadanlar bilir. Kur’an-ı Kerîm’in ifadesi bu hali en güçlü şekilde tasvir ediyor. Tabiatı ve cinsi ile birlikte gözler önüne seriyor.

Haddi zatında küfür, ebedî ve ezelî gerçekten kopmaktır. Bitmeyen, tükenmeyen, eskimeyen, pörsümeyen gerçekten... ölümden... Bütün varlıklar âlemindeki en müessir ve faal güçten... ölümden... uzaklaşmaktır. Fıtrî karşılama ve kabullenme cihazının körleştirilip muattal bırakılmasından ibarettir.

İMAN VE KÜFÜR

İman sonsuz âlemler ile bağ kurmaktan, ezel ve ebed ile birleşip karşılıklı münasebet kurmaktan ibarettir... Ki işte hayat ta budur.

Küfür; ruhun yücelip, enginlere açılması için kurulmuş bir

engeldir. Karanlıklar yığınıdır küfür. Duygu ve bedenî arzulara hâkim bir damga gibidir. Çünkü o karanlıklardan ibarettir Bataklık üstüne bataklık ve sapıklıktır...

İman ise enginlere doğru açılış ve uzak ufukları görüştür. Düşünce ve istikamet vasıtasıdır... Her türlü şekliyle bir nur harmanıdır iman...

Küfür katılaşıp taşlaşmaktır... Her şeyi ile sıkıntı yığınıdır... Fıtratın kolay ve basit yolunu yitirip şaşırmaktan ibarettir zorluklar kümesidir... Huzur ve sükûnetten mahrumiyet, emin bir kucaktan yoksun olmaktır... Kararsızlık ve ıztırap halidir küfür.

İman ise bir inşirah ve ferahlık, kolaylık ve huzur, upuzun serilmiş rahmet gölgesidir...

Kâfire gelince o; ki? Varlıkla irtibat kuramamış, kainatta temelli bir kök salamamış, başıboş, köksüz ve ruhsuz bir varlıktan başka değildir. 
Kâfir; bu varlıklar âlemini yoktan var eden, YüceYaratıcı ile alâkası kesilmiş, mevcudat ile ilgisi kopmuş kimsedir. Onu varlıklar âlemine, mahdud, ferdîvarlığından ibaret basit ve gülünç bağlar bağlamaktadır. Varlığın en dar hududların içine sıkışıp kalmıştır. Hayvanların yaşamak mecburiyetinde kaldığı en dar hududların içinde... Hislerin dar kalıpları içinde. Veya hisler âleminin bu mevcudatta tezahür eden görüntüleri dahilinde

Allah’a bağlanmak ve Allah ile irtibat kurmak, lanı "lan hadi başlangıcı bulunmayan ezel âlemi ile, sonu gelmeyen elini aleıııl ne bağlar... Onun da ötesinde her gün değişen kâinat hatlı >1' tine ve gelişen hayat mucizesine rabt eder. Kökü ta zamanın derinlik I* 11 ne ulaşan ve bütün zaman hududları dahiline dal budak .alım . ulun tek bir ümmet kervanına ve iman kafilesine bağlar. İler tıirlıi bağ lantılar yığınıdır burası. Ferdin fani ve değersiz ömrünün lıııdııd ları dahilinde-durmayan varlığın parlak başlangıcına kadın uzaiıniı bir bağlantıdır bu...

İnsan bu nurun kendi gönlünde parladığım hissedince, bu dı nin bütün gerçekleri gözleri önüne serilir. Hareket ve çalışma me todu hayretengîz haliyle beliriverir... Bu öyle fevkalâde üsliın İm manzaradır ki, insan bu nura muttali olduğu vakit bütün çıplaklım ve parlaklığı ile onun, kalbinde tecelli ettiğini farkedor... Hu ılının tabiatında tııevcud olan Alcmşüınûl uygunluğu ve gerçekleri Hu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder