7 Mayıs 2016 Cumartesi

Gerek insanlardan, gerekse cinlerden o şeytanlık edenler, onların hile ve eziyetlerinin hiç birisi kendi güçleri ile değildir. Ve hiçbir zaman Allah’ın müsaade ettiklerinin dışına çıkmazlar. Takdir edenin yüce Allah olduğunu ve herşeyin O’nun izni ile meydana geldiğini bilen mümin hiç şüphesiz ki kendi düşmanlarını ne kadar kuvvetli olursa olsun, ne kadar üstünlük taslarlarsa taslasınlar, küçümser.

HÜLASA

Bu prensiplerden ne gibi hususlar çıkıyor karşımıza? Bunları kısaca özetleyelim:

1 — Evvel emirde şu gerçek ortaya çıkıyor: Her peygambere düşmanlık yapanlar, her peygamberin izinde gidenlere karşı dikilenler. Bunlar «şeytanlardır«... İnsanlardan ve cinlerden şeytanlar grubunun, hepsi de bir tek vazife İcra etmektedirler. Hepsi birlikte Allah dostlarına karşı gelip diretmek, aldatmak ve düşmanlık vazifesini yerine getirmekle beraber birbirlerini de aldatırlar...

2 — Bu şeytanlar yaptıkları şeylerin hiç birisini kendi elleriyle yapmıyorlar. Gerek peygamberlere gerekse peygambere tabi olanlara eziyet ederken kendiliklerinden özel bir kudrete sahip bulunmuyorlar. Hepsi de Allah’ın mübarek kabzai kudreti içerisindedirler. Allah iradesine mebni olarak bu şeytanlarla kendi dostlarını imtihan ediyor. Böylece dostlarını tecrübeden geçiriyor, kalblerini temizliyor ve sahip olarak gönderildikleri hak yolunda sabredip etmediklerini deniyor. Şayet sabrederek imtihanı başarırlarsa, Allah onlardan bu musibetleri kaldırıyor. Ve bu düşmanları yok ediyor. Bundan sonra o düşmanlar Allah dostlarına ellerini kaldıramıyorlar. Rezili rüsva olup zaafla geri dönüyorlar. Ve kendi günahlarını da, omuzlarında taşıyorlar:

«Şayet Allah dileseydi onlar bunu yapamazlardı» ..

3 — Gerek insanlardan gerekse cinlerden şeytanların şeytanlık yapmalarına müsaade edilmesini icap ettiren husus İlâhî hikmettir. Allah onları kendi iradeleri ve istekleri muvacehesinde imtihan etmektedir. Bu şeytanlar muayyen bir zamanda Allah dostlarına eziyet etmek hususunda kendi başlarına bırakılmışlardır. Bu arada Hak Taâlâ kendi dostlarını da denemekte, sabredip etmediklerini, üzerlerine batıl hücum ederken ve baştan aşağı kuşatırkenn hak üzre sebat edip etmediklerini denemek için bunları yapmaktadır. Kendi nefislerini bir kenara iterek Allah yolunda gizli açık fedakârlıklara katlanacak ve kendilerini Allah yolunda feda edecek samimiyete sahip olup olmadıklarını denemek için yapmaktadır Yoksa Allah’ü Taâlâ bütün bunların hiç birisinin yapılmasına da kadirdir.

4 — Gerek insanlardan, gerekse cinlerden o şeytanlık edenler, onların hile ve eziyetlerinin hiç birisi kendi güçleri ile değildir. Ve hiçbir zaman Allah’ın müsaade ettiklerinin dışına çıkmazlar. Takdir edenin yüce Allah olduğunu ve herşeyin O’nun izni ile meydana geldiğini bilen mümin hiç şüphesiz ki kendi düşmanlarını ne kadar kuvvetli olursa olsun, ne kadar üstünlük taslarlarsa taslasınlar, küçümser. İşte Resulullah’a gelen yüce tevcihat bu hususa dikkat nazarlarını tevcih ediyor:

«Sen onları iftiraları ile başbaşa bırak»...

Bırak sen onları. Kendi iftiraları ile başbaşa kalsınlar. Arkalarından onları tutacak olan benim. Onları cezalandıracak da benim.

Bu arada gerek şeytanların ve gerekse müminlerin imtihan edilmelerinin bir başka hikmeti daha vardır... Evet, bu düşmanlığın, bu duyguların, bu sözle aldatmaların ve gururlandırmaların gerisinde Allah’ü Taâlâ başka hikmetler takdir buyurmuşlur.

«Bu şeytanlar, âhirete inanmayanların, kalplerinin bu İnançsızlığa yönelmesi, ondan hoşnud olması ve kendilerinin işledikleri  suçları işlemeleri için o sözleri fısıldarlar»...

Yani âhirete inanmayan kulların kalplerinin de bu parlak ve aldatıcı sözlere kulak asmaları için... Bunlar bütün dikkatlerini dünya üzerine teksif ediyorlar. Bu dünyada şeytanların her peygambere oyunlar hazırladığını ve her peygamberin tabilerine eziyetler ettiklerini ve birbirlerine bir takım söz ve hareketlerini aldatıcı parlaklıklarla süslediklerini görüyorlar. Böylece şeytanlara boyun eğiyorlar, onların batıl ve aldatıcı cazibelerine kanıyorlar ve hileli tuzaklarına düşüyorlar. Sonra da kazandıkları kadar günah kazanıyorlar. Şerre, bozgunculuğa ve günahkârlığa dalıyorlar. Sırf bu duyguların tesirinde kalarak ve bu inançsızlığa yönelmelerinden dolayı...

Bu hususta da yine amir güç Allah’ın takdiridir. Onun da gerisinde tecrübe ve imtihan faslı yer alır. Burada herken İçin dilediği şekilde çalışma fırsatı hazırlanmaktadır. Ve herkes en adıl ölçüler içerisinde ceza ve mükâfatını elde edecektir. Hem hayatın salâh bulması, hakkın kesin şekilde temayüz etmesi, hayrın sabırla bilenmesi, şeytanların günahlarını kıyamet gününde tam olarak yüklenmeleri için irade buyurmuştur bunu takdiri İlâhi Her şeyin Allah’ın iradesine uygun olarak cereyan etmesi için Allah dostları ve Allah düşmanları... Bu İlâhi iradenin icabıdır ve dilediğini yapan şüphesiz ki Allah’tır.

Bir taraftan cinlerden ve insanlardan şeytanlarla, peygamberler ve peygamberlere uyanların arasında cereyan eden çatışmaları. Öbür yandan da Allah'ın hakim ve geçerli iradesini canlandıran bu Kuran manzarası.Evet bu manzara karşısında biraz durup dikilmemiz gerekir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder