Ölü iken kendisini dirilttiğimiz, ona insanların arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimse; içinden çıkamaz bir halde karanlıklarda kalan kişi gibi olur miı hiç? Kâfirlerin yapmakta oldukları şeyler kendilerine güzel göründü.
Bunun gibi, her kasabanm ileri gelenlerini hile yapan suçlular kıldık. Oysa yalnız kendilerine hile yaparlar da farkına varmaz-lar.
Onlara bir âyet geldiği zaman: «Allah’ın peygamberlerine verilen bize de verilmedikçe iman etmeyiz» derler. Allah, peygamberliğini vereceği kimseyi daha iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve hilelerinden ötürü de şiddetli bir azâb erişecektir.
Sonra âyeti kerîme tekrar dönerek hidayete erenlerin doğru yolu bulmasının, dalâlete düşenlerin sapıtmasının Allah'ın takdiri çerçevesinde tamamlandığını, bunların da onlar gibi Allah'ın kab-zal mübarekesi içerisinde bulunduğunu, herşeyin meşiyeti İlâhî çerçevesinde cereyan ettiğini belirtiyor:
«Allah kime doğru yolu gösterir, îmana muvaffak ederse onun kıılhini Islâmiyete açar. Kimi de sapıklık da bırakmak dilerse, zor-lu göğe çıkacakmış gibi kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah, îman etmeyenleri küfür bataklığında bırakır.»...
Son olarak bu bölüm Allah’ın gerek emir ve nehiyleri ile, gerekse tasavvur ve akide ile alâkalı geçen her hükmünün belirtilen doğru yol olduğunu bildiren bir hükümle son buluyor. Ve âyeti kerime emir ve nehiylerle meşiyeti ilâhiyeyi ilgilendiren akide esasları arasında ilgi kurarak onları tek bir parça haline getiriyor. Ayrıca bu hükümleri Allah’ın emrettiğini ve selâmet diyarına gitmeleri için kullarının takip etmelerini bildirdiğini, kendilerinin dostu ve yardımcısı olan Rablerinin huzurunda emniyete ulaşmaları için Hirutı müstakimi takip etmelerini belirttiğini görüyoruz:
«Ilabbinin, dosdoğru yolu işte budur. Biz âyetleri, aklını başımı ıılıp düşünen cemiyet için apaçık gösterdik.».,.
«Rablerinin katında cennet onlarındır. O, işlediklerinden üt II-rü onların dostudur.»...
Kesilen hayvanları yeme hususundaki emir ve nehiy mestıl»*«! ile alâkalı hükümler bu konuda müminlerle çatışan cinlerden ve ya insanlardan şeytanların âkibetini belirten hükümlerle mum İmi luyor. Onların hepsi de Allah’ın kabzasındadırlar. Onların AKıbel lerinde hüküm sahibi, kudret sahibi O’dur. Daha sonra Al İnlı'm yeryüzünde dilediği kimseyi halife seçmesindeki hikmeti belirtili yor, dilediği kimseyi götürüp gitmesindeki sırrı arzediliyor. Allah'ın ihsan ettiği hürriyet ve dilediği yolu seçme, tecrübe ve cüz! Ilıllynr meseleleri açıklanıyor. Dünya hayatında baş kaldıranları nıllıııH ve tecrübe devresinde; kazandıklarının elinden gitmesiyle haklın sırt çevirenleri tehdid ederek son buluyor.
«Allah hepsini toplayacağı gün: “Ey cin topluluğu, insıııılai ıtı çoğunu yoldan çıkardınız” der. Onların dostları olan insıınlıu l«u “Rabbimiz, yekdiğerimizden istifade ettik ve bizim için takdir İmi yurduğun ecele ulaştık” derler. “Cehennem, Allah’ın dilemenin»* bağlı olarak, temelli kalacağınız durağınızdır” der. Doğrunu Kub bin Hakim ’dir, Alîm ’dir.
Zâlimlerin bir kısmını, kazandıklarından ötürü diğer bir l»m mma böylece musallet ederiz.
Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size âyetlerimi mınlulun ve bu gününüzün gelip çatacağım haber veren peygamberler ««I medi mi? “Ey Rabbimiz” diyecekler, “kendi hakkımr/.ılıı şahidi*" Dünya hayatı onları aldattı da kâfir olduklarına dair k«-ıııli «leyi» lcrine şahitlik ettiler.
Bu, haberleri yokken kasabalar halkını Allah’ın hnkm/ yer# yok etmeyeceğinden dolayıdır.
Herkesin yaptıkları şeylere karşılık dereceleri vardır. Rabbim onların işlediklerinden habersiz değildir.
Rabbin müstağni ve rahmet sahibidir. Sizi başka bir milletin soyundan getirdiği gibi, dilerse yok eder ve yerinize dilediğini getirir.
Size vâdedilen şeyler mutlak gelip çatacaktır. Siz, onun ününe gegçemezsiniz.
De ki: “Ey kuvmim, biltüıı kuvvetinizle yupııı yupaeıığınr/ı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder