8 Nisan 2016 Cuma

Hak Taâlâ’nın yaratıklar üzerindeki hükmünün ana kaidesi rahmettir. «O rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır»...

Onun engin iradesi ve yüce Rububiyeti bunun böyle olmasını icap ettirmiştir. Hak Taâlâ’nın yaratıklar üzerindeki hükmünün ana kaidesi rahmettir. Dünya ve âhirette insanlara karşı muamelesinin ana dayanağı rahmettir. Şu halde rahmet kaidesine inanmak bir bakıma İslâm düşüncesinin ana umdelerindendir. Hatta zaman zaman meşakkatlerle denenmek konusunda bile olsa her şeyde asl olan Allah’ın kullarına rahmetidir. O meşakkatlerle dönerken bir takım kullarını kendi emanetini yüklenebilmek için bu meşakkatlere hazır hale getirir. Ve bu meşakkatlerle deneyerek ihlâs ve feragati, bilgi ve şuuru, hazırlık ve donatımı temin eder. Saflardaki iyiyle kötüyü ayırt eder. Topuğunun üzerinden geri dönenlerle peygamberin peşini takip edenleri açıklar. Helak olanın bir temele istinad ederek helâk olmasını, yaşayanın da bir temele dayanarak yaşamasını sağlar. İşte bütün bu hususlarda Allah’ın rahmeti ayan beyandır.

Esas itibariyle Allah’ın rahmetinin tecellilerini belirtmek, açıklamak, nesilleri ve ömürleri kaplar. Hiçbir saniye yoktur ki kullar; rahmeti Rabbaniyenin dışında geçirsinler. Sadece biz sıkıntılarla denenme konusundaki İlâhî rahmeti zikrettik. Zira bu konuda çok kerre gözler ve gönüller şaşkınlığa düçar olurlar. Biz burada İlâhî rahmetin tezahürlerini ve tecellilerini sayıp dökmeye çalışacak değiliz. İlerde kısaca bu konuya işaret ederek geçeceğiz. Yalnız Kur’an-ı Kerîm’in şu hayretengîz hükmü Rabbânîsi karşısında bir nebze durmaya çalışacağız :
«O rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır»...

Bu ifade aynı sûrei celîle içerisnde, başka bir yerde daha tekerrür eder. Ve orada da şöyle buyrulur : «Rabbınız rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır.»... Şu ifadeler üzerinde dikkat nazarı ile duranlar biraz önce de işaret ettiğimiz gibi İlâhî fazilet ve ihsanın son derece coştuğunu görürler. Kulları üzerinde kahir bir kudrete sahip olan yaratanın ve mülk sahibinin ihsanını. Hak Taâlanın kullarına rahmet edişini bu tarzda ifade edip, bunu kendi üzerine alışındaki ihsanını. Kullarına rahmet etmeyi Allah kendi üzerine almıştır. Ve bunu kullarına vadetmiştir. Doğrudan doğruyu kendi iradesi ve mutlak meşiyetl ile yapmıştır bunu. Aslında hu, o kadar korkunç bir gerçektir kİ, beşer varlığı onu anlayıp kavramaya, zevkine ermeye ve tesirine kapılmaya tahammül edemez. İyice düşünüp bu hayretengîz şekli ile kavramaya çalıştığı zaman hemen tesirine kapılır.

Nazarı dikkatimizi çeken bir başka husus da Allah'ın kullarına rahmet etmeyi kendi üzerine almış olmasını haber verişinde tecelli eden ihsanıdır. Bu ihsanı kullarına haber vermesi ile gösterdiği inayet de bir başka ihsandır ki, evvelkinden faziletçe geri kalmaz. Neci oluyor kullar ki Allah’ın inayetine mazhar olup da irade-i İlâhînin melei alâda cereyan eden hususları kendilerine tebliğ etmesine nail oluyorlar? Veya Allah Resulünün kendilerine taşıdığı İlâhî kelâmda tebliğ edilme şerefine nail oluyorlar. Bu, AI lah’m engin ihsanından, mahlukatına sonsuz feyzinden ve kereminden başka bir şeyin ifadesi değildir. Gerçekten de meseleyi bu tarzda değerlendirmek insan gönlünü hayrete ve dehşete sovkedl yor. Tabiî olarak bunun yanı sıra da kelimelerin ifade edemeye ceği, eşiğine ulaşamayacağı kadar ünsiyet ve huzur veriyor

Bu gibi hakikatlann bu tarzda ifade edilmesi ve insan gönlü ne bu nevi duygular bahşetmesi beşerin ifade gücünün üstıimle bir şeydir, insan ifadesi bu tasvir gücüne sahip değildir, lleı ne kadar beşer gönlü bu ifadenin zevkine ermeye hazırsa da onu ta« rif etmek insan takatinin dışındadır. Bu hakikat bir yanıyla ila İslâm düşüncesinin ülûhiyet mefkûresi ve ülûhiyetin kullarla ala kası konusunda esaslı bir yönünü meydana getirir. Allah İle kul arasında teşekkül eden bu düşünce esas itibariyle gayet güzel, İni lı, sevimli ve inşam huzura sevkeder. Bu noktasıyla İalftın düğün cesi üzerinde söz etmeye çalışanların tenkitlerine hayret .edlyoi insan. Çünkü İslâm —tahrif edilmiş kilise düşüncesinin belirttiği

gibi— Allah’ın kullarından birisinin Allah’ın oğlu olabileceğini )

*

söylemiyor. Ve böylece Islâm düşüncesi çocukça düşüncelerden uzaklaşıyor. Kulla Allah arasında merhamet esasına dayanan bir alâka kuruyor ki bunu beşer ifadesinin anlatabilmesi mümkün değildir. Gönül bunun halaveti ve zevki ile cuşu huruşa geliyor. Tesir gücünün üstünlüğü ile de hayrete düşüyor...

Allah’ın rahmeti her yandan ve her yönden kullarını sarmıştır. Kulların varlığı bu rahmetle kaimdir. Hayatları bu rahmete dayanır. İlâhi rahmet varlığın hur sahnesinde, hayatın her saniye-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder