3 Nisan 2016 Pazar

Onların yüz çevirmesi sana ağır gelince, eğer gücün yeri delmeye veya göğe merdiven dayamağa yetmiş olsaydı, onlara bir mucize göstermek isterdin. Allah dileseydi onları doğru yolda toplardı. O halde sakın bilmeyenlerden olma!

Sonra beşinci bir dalga tufanı geliyor. Bu gelen âyetlerle birlikte Allah’ü Taâlâ yüce Resul’ünü teselli ediyor. Allah tarafından getirmiş olduğu şeyleri yalanlamalarından ötürü duyduğu hüznü gidererek sevindiriyor. Kendisinden önce gelmiş olup ta tekzip edilmelerine karşılık sabreden Allah muzaffer kılmcaya kadar eziyetlere düçar olan peygamberleri örnek olarak gösteriyor ona ve Allah’ın kanununun hiçbir zaman değişmeyeceğini bununla beraber acele davranamayacağını da bildiriyor. Şayet Resûlullah onlarm yüz çevirmelerine sabredemiyorsa kendi İnsanî enerjisini son dercee kullanarak onlara harikalar göstermeye çalışsm. Halbuki Allah dilemiş olsaydı onları hidayet üzerinde birleştirirdi. Ancak Allah'ın muşiyeti (kulların her işine tasarruf eden yegâne hâkim odur) fıtrî kabiliyetlerini muattal bırakıp İlâhî terakkilere koşmayan insanların hidayete ermelerini irade buyurmadı. Hayat izi taşımayan ölülerle İlâhî telakkileri kabullenmeyen insanlar arasında fark yoktur Çünkü o cansız ölüler de hiçbir duyguyu kabul etmezler, hiçbir tesire karşı cevap vermezler. Bunlar da hidayet duyguları kabule yanaşmaz ve hakkın emrine boyun eğmezler. Halbuki onları öldükten sonra tekrar diriltecek olan Allah’tır ve onlar Allah’a döneceklerdir.» «

Onların söylediklerinin seni üzeceğini elbette biliyoruz; onlar hakikatte seni yalanlamıyorlar, fakat o zâlimler bile bile Allah'ın Ayetlerini inkâr ediyorlar.

And olsun, senden önce nice Peygamberler yalanlandı ve kendilerine yardımımız gelene kadar yalanlanmalarına ve sıkıştırılmaya katlandılar. Allah'ın sözlerini değiştirebilecek yoktur; and olsun kİ Peygamberlerin haberi sana da geldi.

Onların yüz çevirmesi sana ağır gelince, eğer gücün yeri delmeye veya göğe merdiven dayamağa yetmiş olsaydı, onlara bir mucize göstermek isterdin. Allah dileseydi onları doğru yolda toplardı. O halde sakın bilmeyenlerden olma!

Ancak kulak verenler daveti kabul ederler, ölülere gelince; onları Allah diriltir ve sonra hepsi O’nun huzurunu çıkarılırlar.1

İşte böyle süre-i celîle arzettiğimiz örneklerde olduğu gibi bir-

I u mu ; 33-36.
Sûre : 6 En’am Sûresi

FÎZILAL-tL KUR’AN

93

biri ardına gelen dalgalarla akışına devam edip gidiyor. Sunduğu muz bu örnekler sûrenin mevzuunu belirttiği gibi mahiyetini do açıklamaktadır. Bazı yerlerde bu dalgalar o derece yükseklere çıkıyor ki bizim arzettiklerimiz onların yanında çok cılız kalıyor. Bazı hususlarda da öyle şiddetli bir coşkunluk içerisinde kaynağından fırlıyor ki tesiri son dereceye varıyor... Fakat bu kısa özet içerisinde o noktaların hepsini arzetme imkânımız yok. İlerdeki bölümlerde bu hususlara tafsilatlı olarak yer vereceğiz...

*

* *

FEVKALÂDE ÜSLÛP

Daha önce bu sûrenin özel bir şekilde arzetmeye çalıştığı ana mevzuu söylemiştik. Bu ana mevzuu sunarken her satır, her duruk ve her sahnede ifade-i üslup hususiyeti son derece bir üstünlüğe ulaşıyor ve insan ruhu o üstünlük derecesi karşısında eriyor Şid detli bir his kaplıyor. Sûrenin âyet dalgaları duygu tesir ve ıımn zaralarıyle birbirinin peşini takip ederken insanı hayretten havı ele düşürüyor. Şimdi biz sözü bu gerçeği ifade eden Kur’ûn âyetin in» bırakıyoruz. Kur’an’ın o kendisine has üslûbundan bu gerçek İri ı dinleyelim. Zira insanın ifade ve tasvir gücü ne kadar kuvv lll olursa olsun bu gerçekleri beşer gönlüne aktarmak ve ulaş! ıı m ü» hususunda Kur’an’ın üslûbundaki üstünlüğe ulaşamaz.

Ülûhiyetin gerçek yanını takrir etmek insanlara hak olan İlah lerini tanıtmak, beşeri tek bir Allah’a kulluk ettirmek gibi İdimi lar bu sûrenin ana mevzuunu teşkil ediyor. Şimdi mulılelil' bolum Ierden alacağımız sahnelerle bu gerçeği Kur’an’ın dilinden dinle-.. Ilnı.

Bu gerçeğin mümin gönüllerde açıkça belirmesi muh/ıllilne bu gerçeğin ışığı altında karşı konulması kuvvet ve yakîn içerisin de hakikatin haykırılması hususunda serdedilen şahitler ve kesin deliller işte şöyle sıralanıyor :

«Gökleri, yeri yaratan, beslenmeyip besleyen Allah’tan başka bir dost mu edinirim?.)* de. «Doğrusu ben ilk müslüman olmakla emrolundum» de, asla ortak koşunlardan olma!

«Ben Rabbıma karşı gelirsem, o büyük günün azabından elbette korkarım» de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder