*<‘l kızlan ile evlendireceklerini söylüyorlardı. Bir taraftan eziyet, lııu p ve baskı metodlarma baş vururken, bir taraftan da anlaşma ve yumuşama paravanası altında aldatma metodlarma baş vuruyorlardı.
İşte bu karışık çırpınışların geliştiği sıralarda Resulullah Al-lııh’ın bu şiddetli reddiyesini bu derece kesin ve kati tarzda ve laû-b«I iliğe hiç yer bırakmayan katiyet içerisinde doğrudan doğruya on-hırın yüzüne vurmakla emrolunuyordu. Bunun aynı sıra da içlerine korku ve dehşet salacak duygular sermekle emrediliyordu. Kendi düşüncesinin meselenin ciddiyeti ve mükellefiyetin ağırlığı ile ilgili yönünü açıklarken kendisinin de tevhid ve İslâm konularında i'inrolundukları hususlara karşı gelmesi halinde Rabbınm azabındım korktuğunu belirtmesi emrolunuyordu:
«Ben Rabbıma karşı gelirsem, O büyük günün azabından elbette korkarım» de.
«O gün kim azabdan alıkonursa, şüphesiz ki Allah'ın rahmetine erişmiştir. Açık kurtuluş budur.»...
Bu ifade Resulullahm Rabbı zül Celâlinin emri karşısındaki duygularını gerçek yönüyle belirtmekte ve Allah’ın azabı karşısında ki korkusunu canlandırmaktadır. Öyle bir azap ki onu kulların üzerinden geri çevirmek sadece Allah'ın kullarına rağmeti ve açık kurtuluşu ihsan edişinin ifadesidir. Aynı zamanda bu ifade müşriklerin kalplerine salıverilen sarsıntılı ve korkunç bir hamleyi belirtmektedir. Bu hamle o zamanın putperestlerine karşı olduğu gibi her /.aman varolan putperestlere karşıdır da. İnsanı sarsan bir hamle O ulu günün azabım tasvir ediyor. Kaçağı arıyor üzerine çullanıyor ve onu tutmak için hücum ediyor. Bu üzerine gelen azap dalgalı ını onu birden yakalayıveren ve kenara çeken kudret sahibinin kudretinden başkası bertaraf edemiyor. Bu tasvir karşısında okuyucunun nefesleri kesiliyor, sahneyi göz önüne getirirken bu son anın intizarıyla gözleri kapanıyor.1
Hem onlar neden Allah’dan başkasını dost ediniyorlar? Allah'ın yasakladığı şirke kendilerini veriyor, Allah’ın emri olan İslâm'a muhalefet ediyorlar? Neden bu korkunç ve dehşetengiz azap
o günahdan sonra gelip çatıveriyor? Yoksa bu bir menfaati celbctmek veya bu dünya hayatında bir zararı defetmek için mi? Sıkıntılı anda insanların yardımını istemek, bolluk anında başkasına faydalı olmayı ümit etmek için mi? Halbuki bütün bunlar Allah’ın elindedir. Ve bu sebepler dünyasında mutlak kudret O’nundur. Kullar üzerinde yegâne kahredici güç Allah'ın gücüdür. Almak ve vermek konusunda herşeyden haberdâr olan hikmet sahibi O’dur:
«Allah sana bir sıkıntı verirse, onu yine ancak Allah giderir. Sana bir iyilik verdiği takdirde başkası onu engelleyemez. O, her şeye kadirdir.
«O, kullarının üstünde yegâne Mutasarrıf'tır, Hâkim dir, Haberdârdır.»
O, alman solukları ve kalpden geçen duyguları izler. Gizli ar-kulan, korkuları, zan ve şüphe noktalarım takip eder. Ve hu t ı»n bunları akide nuruyla, iman parlaklığıyla, düşünce aydınlı/:ıyh\ ülûhiyet gerçeğini bilmekten doğan sadakatle aydınlığa kavistin uı Kur’an-ı Kerîm’in burada ve bu kısa cümleler arasında halletmeye çalıştığı dâva gayet mühim bir dâvadır.
Nihayet bu âyet dalgaları içerisindeki en son yükseklik gel ive riyor. Derin ve çarelerle dolu tesirleri havi olan bu dalgalar şlıkl«' Allah’a ortak koşulan şeylerden teberrî edilerek kesin ayrılık İm, korkutmalar ve şahit göstermeler ile birlikte yer alıyor Vıı huiılı» bunlar yüksek bir ses tonuyla ve müthiş bir katiyet içer'inlinin v» rid oluyor.
ŞAHİDLER VE YÜZLEŞME
19 — «Şahid olarak hangi şey daha büyüktür?» de. «Allah la1 nimlc sizin aranızda şahittir. Bu Kur’an bana, sizi ve ulaştığı İtim seleri uyarmam için vahyolundu; Allah’la beraber başka tanrılar bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?» de. «Ben şalinde! el mem» de. «O ancak tek bir Allah’tır, doğrusu ben ortak koşmanızdan uzağım» de.
Bir tek âyeti kerîme içerisinde tesirlerin ve ayrı ayrı bölümle rin birbirini izlemesi gerçekten hayretengîzdir. Birbirini izleyen ho lümler saniye be saniye manzaralar halinde sahneyi canlandırıyor O kadar açıkça belirtiyor ki insan sahnedeki çehrelerin yüz hutları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder