Gerçek hakkın kendisidir bu gelen. O göklerin ve yerin yaratanı, aydınlığı ve karanlığı ortaya çıkaran, insanı çamurdan halkeden, göklerde ve yerde yegâne ilâh olan, insanın gizli açık nesi varsa hepsini bilen, kazandıkları şeylerden de haberdâr olan Allah tarafından gelmiştir. Mutlak hakkın kendisi olmasına rağmen onlar bunu yalanlamışlar ve hâlâ da yalanlamalarında İsrar etmektedirler. Kesin delillerden yüz çevirmekte ve iman dâvetine alayla karşılık vermektedirler. Öyle ise gelmesi kesin olan İlâhî haberi beklesinler. O alay ettikleri şeylerin âkıbetini gözetlesinler.
Âyeti kerîme bu kısa tehdidle baş başa bırakıyor onları. Onlar, bu gelen azabın nevini ve zamanını da bilmiyorlar. Her an ne ile alay etmekte olduklarının haberinin geleceğini bekliyorlar. Bu bilinmeyen ama beklenen azap karşısında bütün gerçekler gözleri ününe seriliyor onların.
Hak Teâlâ tehdidin varid olduğu sahne içerisinde onların ka-fıılarını ve nazarlarını, kalblerini ve asaplarını kendilerinden önce geçen yalancıların acı âkıbetine döndürüyor. Onlar kendilerinden ünce geçmiş olan bu milletlerin acı âkıbetlerinin bir kısmını biliyorlardı. Ad ve Semud devrindeki acı âkıbetlerden haberdâr idiler. Onların kalıntıları kendi topraklarında bulunuyordu. A raplar kışın güneye göç ederken, yazm da kuzeye seyahat ettikleri vakit yolları hep bu harabelere uğrardı. Yerle bir olmuş olan I. û t peygamberin kavminden arta kalan beldelerin harabelerini de görüyorlardı. Ve o muhitte dilden dile dolaşan haberlerle bu kavinin başına gelen felaketleri öğreniyorlardı. İşte âyeti kerîme onları bu felaketlerle yüz yüze getiriyor. Hatta bunlardan bir kısmının çok yakın bir geçmişte vuku bulmuş olduğunu açıklıyor:
«Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimizi görmediler mi? Onlurı, sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde yer yüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış, altlarından ırmaklar ukılııuştık. Fakat onları gUnuhlurından ötürü yok ettik. Ve ardlıırındun başka bir
nesil yetiştirdik»... m ’’TİP ^
Sûre : 6 En’am Sûresi
FİZILAL-İL KUR AN
83
TARİH KRİTİĞİ
Görmüyor mu onlar geçmiş nesillerin acı akıbetlerini? Gerçek ten Allah onları da yer yüzünde yerleştirmiş, çeşitli güç ve kuvvet kaynakları bahşetmişti ki bunlardan hiç birisini bu âyetle muhatap olan ve Arap yarımadasında yaşayan K u r e y ş ’lilere vermemişti. Hem onlara birbiri peşi sıra inen yağmurlar yollamış, hayatların da verimli bir gelişme sağlamış ve bol bol rızıklar ihsan etmişti Sonra ne oldu? Sonra da onlar Rablarına isyan ettiler, Allah ise gü nahları yüzünden onları yok etmiş, peşlerinden bir başka nesil mey» . dana getirmiş ve o nesle yeryüzünü miras kılmıştı. Artık kendileri nin de yeryüzünde sadece izleri kalmıştı. Onlardan sonra başka Imş ka kavimler varis oldular bu yeryüzüne. Görüyorsunuz ya yeryü zünde yerleşmiş olan beşer bölüklerinin, haktan yüz çeviren yalan cılarm durumu ne kadar da basittir. Onların durumu Allah’ın ya mnda ve şu yeryüzünde ne kadar önemsizdir. Gerçekten onlar yok olmuşlar ve kayıplara karışmışlardı da şu yeryüzünde yoklukları h! le hissedilememişti. Peşlerinden bir başka nesil daha getirmiş I inli Taâlâ. Ve yeryüzü tıpkı eskisi gibi seyrine devam etmiş sanki bu dünyada onların admı taşıyan bir ahali geçmemiş gibi olmuştu İla yat yine canlılığını devam ettirmiş, hareketini sürdürmüş ve anki den onlar gibi canlıların gelip geçtiği hiç farkedilmemiştl.
Bu gerçeği çok kere insanoğlu unutuverir. Allah ona ynıyn zünde yerleşme imkânı tanıyınca hatırlamaz bile. Bu yerkşllrnıi’ nin de Allah’ın meşiyeti çerçevesinde cereyan ettiğini ve bunun la denendiklerini unuturlar. Allah’ü Taâlâ onları kendisinin nbdlnl ve şartını yerine getiriyorlar mı, mülkün yegâne sahibi olmam vo insanların da bu mülkte Allah tarafından tayin edilmiş hulife olma lan dolayısıyle yalnız ona kulluk ederek bütün hayat telakkilerini ondan alıyorlar mı, yoksa kendiliklerinden putlar edinerek ulûhl-yetin özelliklerini ve hakikatlarını iddia eden bu mülkün vekili değil de gerçek sahibi imiş gibi tasarruf etmeye yeltenip yeltenmediklerini denemek için yerleştiriyor onları.
Gerçekten de insanoğlu çok kere bu hakikati unutuverir. Ta bii Allah’ın korudukları müstesna. İşte bu gerçeği unutunca da Allah’a verdiği ahitten inhiraf eder, yeryüzüne halife olmanın şartını çiğner. Allah’ın koyduğu hükümlerin dışına çıkar... Ne var kı bu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder