1 Nisan 2016 Cuma

Kur’an atmosferinde yaşanan hayat, sadece Kur’an okumakla, Kur’an öğrenmekle ve Kur’an ilimlerine muttali olmakla mümkün olmaz...

dalga daha fırlıyor yerinden, göze görünüyor ve öbürünün arkasın« dan gidiyor. Kurşun gibi akan ve muttasıl akan nehrin kaynağı gibi.

Bu âyetler, birbirine girmiş, birbirinin peşi sıra itilerek gelen bu dalgalardan her dalga yukarda tavsif ettiğimiz üstün bir güzelliğin en son haddine varıyor. İlerde de muhtelif sahneler halinde bu sunuş metodundaki uygunluğu belirteceğiz. Ve insan nefsini bütün noktalarından yakalayarak üstün bir güzellik, son derece cevval bir canlılık, fevkalade tasvir kabiliyetine sahip bir ton, ifade sanatı, musikî, akışın ahengi, yığılma, toplanma, her noktadan, her delikten insan ruhunun isteklerine cevap verme şeklinde ortaya çıkıyor. Biz gerçekten biliyoruz ki bu sûrenin dokunuşlarını her hangi bir kişinin kalbine ulaştırabilecek güçte değiliz. Onun için bırakalım da yine kendi akışı içerisinde kendi dokunuşları gönüllere kadar aksın... Beşerî vasfımızla ve kendi İnsanî üslûbumuzla o üstünlüklerin hiç birisini gönüllere ulaştıracak kudrette değiliz... Bizim yaptığımız şey sadece bu Kur’an-ı Kerîm’den uzaklara düşmüş (Kur’an’ın hâkim olduğu bir hayat atmosferinden uzaklaşmış olmaları münasebetiyle) kimselerle bu Kur’an arasında bir köprü kurmak için sarf edilen mücerret gayretten ibarettir...

Kur’an atmosferinde yaşanan hayat, sadece Kur’an okumakla, Kur’an öğrenmekle ve Kur’an ilimlerine muttali olmakla mümkün olmaz... Gerçekten bu bizim aradığımız manada bir «Kur’an atmosferi» değildir. Kur’an’ın havası içerisindeki hayattan kastımız şudur : İnsan bütün havasıyla, şartlarıyla, hareketleriyle, maksatlarıyla, çatışması ile ve ihtimamları ile... Bu Kur’an’ın ilk indiği günde olduğu gibi bir hayat yaşamasıdır. Bu gün yeryüzünün her tarafını kaplıyan cahiliyyetin karşısında insanın gönlüyle, arzusuyla, dikkatiyle ve hareketiyle hem kendi nefsinde hem de çevresindeki insanların nefislerinde, hem kendi hayatında hem de çevresindeki insanlarm hayatında cahiliyyete karşı gelmek için bir kere daha İslâm’ı yeniden inşa ederek her şeyi ile birlikte İslâm hayatı yaşamaktır. Bütün düşünceleri bütün âdetleriyle, bütün değer ölçüleri ile, bütün pratik vakıalarıyla, üzerindeki her türlü baskısıyla, kendisine karşı açtığı savaşı ile cahiliyyetin karşısına dikilmektir. Rabbanî akidesi ve Rabbânî nizamı için bütün zahmetlere katlanarak bu nizamın ve bu akidenin bütün emirlerine uyarak, yılmadan, savaşdan, cihattan ve dâva yolunda sebattan sonra cahiliyyete karşı koyarak yaşamakdır... İşte insanın yaşayabileceği vc bu Kuran’ın zevkine erebileceği Kuran atmosferi budur... O böyle bir atmosferde inmiştir. Böyle bir sel yığını içerisinde icraî faaliyet etmiştir. Böyle bir havayı yaşamayanlar ne kadar Kur’an okusalar, Kur’an üzerinde ne kadar çalışsalar ve Kur’an ilimlerine ne kadar muttali olsalar yine de böyle bir atmosferde yaşayamazlar. Bizim sarfettiğimiz gayret, bu nevi ihlaslı kimselerle Kur’an arasında bir köprü kurmak içindir. Bu köprü kurulmadan hiçbir şey olamaz. Ancak Kur’an ile bu kimseler arasında köprü kurulduktan sonra diğer noktalara ulaşılabilir. Ve gerçekten hem pratik olarak hem de hareket şekliyle Kur’an atmosferinde yaşayabilme imkânı sağlanabilir .. İşte o zaman, sadece o zaman bu Kur’an’ın zevkine erebilirler ve Allah’ın dilediği kimselere ihsan ettiği bu nimetten faydalan ma İmkânı bulabilirler...

*

AKİDE DÂVASI

Mu sûre-i celîle akide dâvasını esaslı olarak hallediyor UİÜ Idyot ve ubûdiyet dâvasını... Dâvayı hallederken de kullara kulla

m Itabbini tanıtıyor... Kimdir O? Bu varlığın ana kaynağı nere iddir? Kâinatın ötesinde ne gibi sırlar gizlidir? Bunlar necidir İri ?

( kıları bu varlık dünyasına getiren kimdir? Kim yoktan var etmiş Mı onları? Kim doyurmaktadır? Kimin kefaleti altındadırlar? İş hu İni idare eden kimdir? Gözlerine ve gönüllerine hâkim olan kim dlı ? Gecelerini ve gündüzlerini değiştirip duran kimdir? Onları haşlnııgıçta kim getirmiştir bu dünyaya? Sonra kim geri döııdUre uoktlr? Niçin yaratılmışlardır onlar? Neye dayanarak ecelleri tım-;İm edilmiştir? Hangi akibet beklemektedir kendilerini? Kime teshin olacaklardır?.. Şurada burada yoktan var olan hayattan... Son-

« bu ölüme nusıl terkedileceklerdir?.. Tane tane inen şu su. Tatlı 'eşmen şu tomurcuk. Birbiri üzerine binen şu tane. Şu akıp giden yıldı*, Şu doğan sabah güneşi. Bu kırpılıp yok olan gece. Şu dönen h'lok Bütün bunlurın gerişindi* kim var? IInngi haberler, hangi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder