Itütün bu sahneler yığını sûre-i celîlenin akışı içerisinde daha ünce bütün itibariyle akide mevzuuna temas edilirken de zikredilmiş-II Hll tün bunlar da bu dinin tabiatını anlamak hususunda çok veya n/ İlil küm koyma ve hâkimiyet kurma dâvasına bakış tarzında asla yutulmayan deliller vardı.
♦
öyle sunıyorum ki, biz bu sûre-i celîlenin bütünüyle akideyi il- i yllendlren, hüküm vazetme ve hâkimiyyet kurma hususuyla alakalı mevzulum temas ederken takib ettiği sunuş metodunun üzerinde • bıı muştuk. Sûrenin umumen akışında toplanan ve birleşen takrirler ■ " l< «lı İn ve engin sahası ile ulûhiyyetin hakikati hususundaki son Harece üstün açıklamalar bunca hakikatlar yığını arasında bir uy-Utııılıık olduğunu söylemek istemiyoruz. Bizim asıl demek istediğimi/ şudur Sûre-i celîle içinde bu hususların hepsinin birbiri ile ir-I İl »»»I ı oluımıı bu dinin tabiatmı, gerek küçük, gerekse büyük meselelerde, gerek önemli, gerekse önemsiz dünyevî yaşayışı ilgilendi- j ren bumınlarda hüküm vazetme ve hâkimiyyet kurma dâvasma balı i( tarzım belirtir... Nitekim daha önce bu konuya temas etmiştik, Mimdi de Sûrenin kısaca tanıtılması, hususiyyeti ve alâmetleri üzerinde duralım. Nitekim bu «G ö 1 g e 1 e r» in hepsinde sûreler Üzerinde kısaca tanıtıcı mahiyette bilgiler vermekteyiz.
*
<« O
İti vay eti erin zikrettiği gibi, İbni Abbas ’tan, Esma lılııtl Y e z i d ’den, C a b i r ’den, Enes bin Malik'-den ve Abdullah İbni Mesud ’dan (Allah onların cüm- j Ieninden razı olsun) bu sûrenin M e k k e ’de nazil olduğu ve hep-«İnin blı defada indiği nakl edilmiştir.
Fakat rivayetlerde sûrenin nüzûl tarihini belirten bir kayıl«
FÎZILÂL-İL KUR’AN
41
Sûre : 6 En’am Sûresi
raslanmamaktadır. Mevzuu itibarıyla da Mekke devrinin hangi safhasında inmiş olabileceğini veya nazil olduğu zamanı tayin etmeye yarayan hiç bir işaret yoktur. Kur’an sûreleri üzerinde tercihe şayan olan tertibe göre bu sûrenin H i c r sûresinden sonra gelmesi gerekir ki o zaman ellibeşinci sûre olur. Ancak —Daha önce Bakara sûresinde de söylediğimiz gibi — bu gibi malûmat ile sûrelerin nüzûl sırası üzerinde kati bir şey söylememiz mümkün olmaz. Ekseriyetle sûrelerin bu şekilde tertibi yapılırken hepsi değil sûrenin baş kısımları nazarı itibara alınmıştır. Daha önce geçen bir sûrede sonralan nazil olmuş âyetler bulunabileceği gibi, daha sonra gelen sûrelerde de önceleri nazil olmuş âyetler bulunabilir. Zira bu gibi tertiblerde sûrenin baş kısımları nazarı itibara alınmıştır. En’am sûresine gelince hepsi birden nazil olmuştur. Ama nüzûl tarihini kesinlikle söyleyebilecek hiç bir delile sahib değiliz. Sadece risaletin gelişini müteakib bir kaç sene içerisinde inmiş olma ihtimalini daha çok tercih ediyoruz. Beşinci veya altıncı yılda da inmiş olabileceğini söyleyebiliriz. Bu tercihi yaparken de tertib sayısından, ihtiva ettiği mevzulardan, mevzuları sunuş tarzından başka hiç bir şeye istinad etmiyoruz. Nitekim bu sunuş tarzı müşrikler ile girişilen münakaşa ve mücadele havasına, doğru yoldan kaçıp Rasûlullah’ı tekzib etme şekillerine uygun düşmektedir. İşte bütün bu sebeblerden dolayı, akide dâvasını bu tarzda sunmak, onlardan gelen' engelleme, kaçma ve yalanlama hareketlerine karşı Rasûlullah’ı teselli etmek icabediyordu...
İbni Abbas ’tân ve Kattade ’den gelen bir rivayete gör«* de bu sûre M e k k e ’de nazil olmuştur. Sadece şu iki âyet M e d 1 n e ’de inmiştir.
Allah’ı gereği gibi tanıyamadıkları için: «Allah hiçbir insana bir şey indirmemiştir» dediler. De ki: «Musa’nın insanlara nur ve yol gösterici olarak getirdiği Kitab’ı kim indirdi? — ki siz onu parça parça kâğıtlar haline getirip işinize geleni açıkladınız ve çoğunu gizlediniz.. Atalarınızın da, sizin de bilmediğiniz şeyler size onunla öğretilmiştir —-. Sen «Allah» de, sonra da onları daldıkları sapıklıkda bırak, oynaya dursunlar.
I I tı nın ; VI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder