«Anamın oğlu.».. Bu ince ve engin seslenişle. Bu şefkâtli, rahmetli kardeşlik duygusu ile...
«Bu millet beni küçümsedi, az kalsın öldürüyorlardı»...
Kendi durumunun mahiyetini tasvir eden bu derece açıklık ve incelikle :
/
«Bana düşmanları sevindirecek şekilde davranma»...
Bir başka ifade tarzı daha ...Bununla da Harun peygamber yardım isteyen ve destek arayan kardeşlik duygusunu harekete geçiriyor. Meydanda kardeşlerin birbirine girmesine sevinecek düşmanlar olunca yalvaran bir ifade kullanıyor :
«Beni bu zalim milletle bir tutma»...
Dalâlete düşen, gerçek tanrılarını inkâr eden kavimle bir tutma beni... Ben sapıklığa dalmış değilim. Rabbımı inkâr da etmiyorum. Ve ben onlardan tamamen uzağım...
İşte o zaman bu açıklama ve yalvaran ifadeler karşısında
M u s a ’nın kızgınlığı son buluyor ve hemen Rabbı Zülcelâl’ine'yöneliyor. Kendisi ve kardeşi için af diliyor Tanrıdan. Merhamet sahiplerinin de merhametlisi olan Allah’dan diliyor rahmeti:
«Musa: “Rabbım beni ve kardeşimi bağışla, bize acı. Sen merhametlilerin merhametlisisin” dedi»...
İşte bu noktada her şeyi idare eden yaratıcının kesin hükmü geliyor. Ve burada Hak Teâlâ’nın kelâmı ile Kur’an’ın anlattığı Allah’ın kulu Musa ’nın kelâmı aynı akış içerisinde ve aynı seyir dahilinde birbirine ilişik olarak varid oluyor. Ve Kur’an-ı Kerîm’in seyri içerisinde birçok yerde aynı husus tekrar ediliyor :
152 — Buzağıyı tanrı olarak benimseyenler, Rablerinin öfkesine ve dünya hayatında alçaklığa uğrayacaklardır. İftira edenleri böylece cezalandırırız.
153 — Kötülük işleyip ardından tevbe eden ve îman edenler bilsinler ki, Rabbin, bu hareketlerinin ardından onları şüphesiz bağışlar ve merhamet eder.
Bu âyeti kerîme hem bir hükmü ihtiva ediyor, hem de bir vaadi... Şüphesizki buzağıyı ilâhlaştıran kavim Allah’ın gazabına uğrayacaktır. Dünya hayatında zillete mahkum olacaktır. Bunun yanı sıra da daima geçerli olan bir kaide vardır. O da şu : «Şüphesiz, ki kötülük işleyip de ardından tevbe edip îman edenleri Allah merhameti ile bağışlar»... Şu halde Hak Teâlâ buzağıyı tanrılaştıranların uzun bir tevbe ile tevbe etmeyeceklerini bilmektedir. Binaenaleyh onları bu tevbe kaidesinin dışına itecek hatalara irtikab edeceklerdir. Bunu Hak Teâlâ gayet iyi bilmektedir. Ve işte olanlar bunun dışında kalmış değildir. İsrailoğulları birbiri peşi sıra hatalara irtikab etmişler, hatalarında İsrar etmişler, Hak Teâla da her defasında onlara müsamaha ile hareket etmiş. Nihayet devamlı olarak İlâhî gazaba ve sonsuz lânete müstahak olmuşlar :
«İftira edenleri böylece cezalandırırız»...
Kıyamet gününe kadar gelen bütün iftiracıları... Mu ılın mu dan tekrarlanan bir cezadır. Tıpkı İsrailoğullarmın Allah’a İllini etmelerinden dolayı müstahak oldukları cezanın aynısı İsrailuınıl larından olmayan iftiracıların da başma gelecektir...
Hiç şüphesiz ki Allah’ın vaadi doğrunun ta kendisidir V< İlah Teâlâ buzağıyı tanrı edinenlere gazabını ve zilletini yazmajl" Ve en son onlar hakkmda yazdığı hüküm kıyamete kadar kendi İn im azap eden bir kitleyi başlarından eksiltmemektir. İlet ııe Imdm
tarihin devrelerinden bir devrede onların yeryüzüne hini
larını, başlarına buyruk kesildiklerini, nüfuzlarının lallün mili. ı lerin üzerinde — veya talmutta söylendiği gibi «Colın» hakim <>l duğunu görmeleri, malî sultayı ellerine geçirmiş İmlimin.dm ı. ı.... paganda ve reklâm vasıtalarını emirlerinde kullanmaları, ıııllh Ih re hükmeden kanun ve nizamlar vazetmeleri, vahşice Allah'ın l.iı lakım kullarını ezerek yurtlarından kovmaları, hicrele ım ehuı el meleri ve kendilerini destekleyen, yardım eden sapılmış devleti«-tin bulunmasını... Evet günümüzde gördüğümüz, daha Niıahmına yarak bütün olayların cereyan etmesi... Evet bütün bunlar htı /a man için Allah’ın azap vaadini nakzetmez. Hakkın üzerlerine ya/ «lığı hükmü değiştirmez. Onlar bu hareketleri ve vasıfları ile insan hırın kalbinde bir kin yığınağı kurmaktadırlar... Beşeriyetin İm gün kızıp gazaba gelerek kendilerini yok etmesi için kötülük slnkı yapmaktadırlar. Eğer bugün örnek olarak Filistin ’de bu ı.• kını kimselerin boynuna biniyorlarsa bu orada yaşayan insanim n
«Anamın oğlu.».. Bu ince ve engin seslenişle. Bu şefkâtli, rahmetli kardeşlik duygusu ile...
YanıtlaSil«Bu millet beni küçümsedi, az kalsın öldürüyorlardı»...
Kendi durumunun mahiyetini tasvir eden bu derece açıklık ve incelikle :
/
«Bana düşmanları sevindirecek şekilde davranma»...
Bir başka ifade tarzı daha ...Bununla da Harun peygamber yardım isteyen ve destek arayan kardeşlik duygusunu harekete geçiriyor. Meydanda kardeşlerin birbirine girmesine sevinecek düşmanlar olunca yalvaran bir ifade kullanıyor :
«Beni bu zalim milletle bir tutma»...
Dalâlete düşen, gerçek tanrılarını inkâr eden kavimle bir tutma beni... Ben sapıklığa dalmış değilim. Rabbımı inkâr da etmiyorum. Ve ben onlardan tamamen uzağım...
İşte o zaman bu açıklama ve yalvaran ifadeler karşısında
M u s a ’nın kızgınlığı son buluyor ve hemen Rabbı Zülcelâl’ine'yöneliyor. Kendisi ve kardeşi için af diliyor Tanrıdan. Merhamet sahiplerinin de merhametlisi olan Allah’dan diliyor rahmeti:
«Musa: “Rabbım beni ve kardeşimi bağışla, bize acı. Sen merhametlilerin merhametlisisin” dedi»...
İşte bu noktada her şeyi idare eden yaratıcının kesin hükmü geliyor. Ve burada Hak Teâlâ’nın kelâmı ile Kur’an’ın anlattığı Allah’ın kulu Musa ’nın kelâmı aynı akış içerisinde ve aynı seyir dahilinde birbirine ilişik olarak varid oluyor. Ve Kur’an-ı Kerîm’in seyri içerisinde birçok yerde aynı husus tekrar ediliyor :
152 — Buzağıyı tanrı olarak benimseyenler, Rablerinin öfkesine ve dünya hayatında alçaklığa uğrayacaklardır. İftira edenleri böylece cezalandırırız.
153 — Kötülük işleyip ardından tevbe eden ve îman edenler bilsinler ki, Rabbin, bu hareketlerinin ardından onları şüphesiz bağışlar ve merhamet eder.
Bu âyeti kerîme hem bir hükmü ihtiva ediyor, hem de bir vaadi... Şüphesizki buzağıyı ilâhlaştıran kavim Allah’ın gazabına uğrayacaktır. Dünya hayatında zillete mahkum olacaktır. Bunun yanı sıra da daima geçerli olan bir kaide vardır. O da şu : «Şüphesiz, ki kötülük işleyip de ardından tevbe edip îman edenleri Allah merhameti ile bağışlar»... Şu halde Hak Teâlâ buzağıyı tanrılaştıranların uzun bir tevbe ile tevbe etmeyeceklerini bilmektedir. Binaenaleyh onları bu tevbe kaidesinin dışına itecek hatalara irtikab edeceklerdir. Bunu Hak Teâlâ gayet iyi bilmektedir. Ve işte olanlar bunun dışında kalmış değildir. İsrailoğulları birbiri peşi sıra hatalara irtikab etmişler, hatalarında İsrar etmişler, Hak Teâla da her defasında onlara müsamaha ile hareket etmiş. Nihayet devamlı olarak İlâhî gazaba ve sonsuz lânete müstahak olmuşlar :
«İftira edenleri böylece cezalandırırız»...
https://www.youtube.com/watch?v=5809gBYXX0I
http://www.hizb-ut-tahrir.info/tr/index.php/haber-yorum/9389.html
https://seyyitkutubtefsiri.blogspot.nl/2016/06/anamn-oglubu-millet-beni-kucumsedi-az.html