15 Haziran 2016 Çarşamba

Musa, öfkeli ve kederli olarak kavmine döndü ve: «Ben sizi geride bırakıp gidince ne kötü olmuşsunuz! Rabbinizin emrinin çabucak gelmesini mi istiyorsunuz» dedi, levhaları atıp kardeşinin başıdan tutup kendine doğru çekti. Harun: «Ey annem oğlu! Bu millet beni küçümsedi; az kalsın öldürüyorlardı. Bana, düşmanları sevindirecek şekilde davranma, beni bu zalim milletle bir tutma» dedi.

Netice elde edilmeyince «elleri böğründe çaresiz kaldı» denir. İşte İsrailoğulları da bu sapıklıkla bertaraf edilmesi mümkün olmayan bir duruma düştüklerini anlayınca onların da elleri böğründe kaldı ve her şey bitti. Sonra da şu sözü söylediler :

«Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa her halde en büyük ziyana uğrayanlardan olacağız’ dediler»...

Bu söz bile o zamana kadar aralarında salih istidada sahip bir takım kimselerin henüz mevcut olduğuna delâlet ediyordu. Daha onların da gönülleri kararmış değildi. Ama sonraları hepsi de katılıkta taşlar gibi oldular. Hatta her şeyi en iyi bilen Allah’ın tavsifi ile taştan da katı kesildiler. Sapıklığa düştükleri açıkça belirince pişman oldular. Düştükleri durumun acı neticelerinden kurtulabilmek için ancak yüce Rablarının rahmetinin ve mağfiretinin üzerlerine gelmesinin gerektiğini kabul ettiler. Bu da doğru yolu bulmak için müsait kabiliyete sahip selim fıtrattı kimselerin bulunduğuna işaret eden güzel bir misaldir.



**

MUSA GERİ DÖNÜYOR

Bütün bunlar olurken Musa (A.S.)’da yüce Rabbının huzurundaydı... O’nunla konuşmaya ve münacata gitmişti. Kendisinden sonra kavminin neler ihdas ettiğini bilmiyordu bile... Sadece Rabbının haber verdiklerini öğrenmişti. İşte bu noktada on birinci sahnenin perdesi de açılıyor ve manzara gözler önüne seriliyor :

150 — Musa, öfkeli ve kederli olarak kavmine döndü ve: «Ben sizi geride bırakıp gidince ne kötü olmuşsunuz! Rabbinizin emrinin çabucak gelmesini mi istiyorsunuz» dedi, levhaları atıp kardeşinin başıdan tutup kendine doğru çekti. Harun: «Ey annem oğlu! Bu millet beni küçümsedi; az kalsın öldürüyorlardı. Bana, düşmanları sevindirecek şekilde davranma, beni bu zalim milletle bir tutma» dedi.

151 — Musa : Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bize acı, sen merhametlilerin merhametlisisin dedi.

Kızgınlıkla dönmüştü Musa peygamber kavminin yanına... Hem de ne kızgınlıkla. Bu kızgınlığın ve infialin belirtisine O’nun sözlerinde ve hareketlerinden anlıyoruz, Meselâ kavmine
karşı söylediği şu sözlerde o kızgınlık açıkça görülüyor :

«Ben sizi geride bırakıp gidince ne kötü olmuşsunuz! Rabbınızın emrinin çabucak gelmesini mi istiyorsunuz?»...

Bu kızgınlık Hz. Musa ’nın şu hareketlerinde de açıkça göze çarpıyor. Kardeşinin başını tutuyor, kendisine doğru çekiyor ve sarsıyor onu :

«Kardeşinin başından tutup kendisine doğru çekti»...

Haklıydı da Musa (A.S.) kızmakta. Çünkü ansızın karşılaştığı hadise son derece üzücüydü. Uzun bir değişimdi bu...

«Ben sizi geride bırakıp gidince ne kötü olmuşsunuz»

Ben sizi hidayet üzere bırakıp gitmiştim. Ama döndüğümde delâlette buldum sizi. Giderken Allah’a ibadet ederek terketmiştim sizi... Ne var ki döndüğümde böğüren bir buzağıya tapınarak karşıladınız beni:

«Rabbinizin emrinin çabucak gelmesini mi istiyorsunuz? •*

Allah'ın azabının ve hükmünün hemen gelip çatmasını mı m zu ediyorsunuz. Veya Musa peygamber bu sözüyle Allalı'm vaadinin ve sözleşmesinin hemen çabucak belirmesini mİ i .llv" sunuz? da demiş olabilir :

«Levhaları atıp kardeşinin başmdan tutup kendin«' dogrıı v« *'

ti»...

Bu hareket Musa peygamberin kapıldığı infialin şldıli’U ni ifade eder. Attığı bu levhalarda Rabbı Zülcelfll’lnln U« I« * vnrdı. Atmazdı onları ama kızınca nefsine hâkimi olamadı vo k«ıı dişini kaybetti. Böylece de kardeşinin başından tuttu, kendinin** doğru çekmeye başladı. Kardeşi de Harun. Allalı'm smIIİ», temiz ve sevimli kulu.

Harun (A.S.) ise Musa peygamberin ruhunda (/i lkAl II kardeşlik duygusunu harekete geçirerek kızgınlığını teskin ol inek istiyor. Ve kendi durumunun mahiyetini izah ediyor Kendi sİ kavmine nasihat etmekten geri kalmamıştı. Onların hidayetten ayrılmamaları için çok çırpınmıştı:

II u r u n : «Ey annem oğlu! Bu millet beni küçümsedi. •>'

İnilsin öldürüyorlardı»...

İşte buruda İsrailoğullarının ne kadar heyecanu kapıldıkla) mı. altından buzağıya tapınmak için ne kadar coştuklarını anlamış bu

1 yorum:

  1. «Ben sizi geride bırakıp gidince ne kötü olmuşsunuz»

    Ben sizi hidayet üzere bırakıp gitmiştim. Ama döndüğümde delâlette buldum sizi. Giderken Allah’a ibadet ederek terketmiştim sizi... Ne var ki döndüğümde böğüren bir buzağıya tapınarak karşıladınız beni:
    ***
    Bu gün 2017 aynı hikaye yalnız hikayenin konusu ayrı BUZAĞI değilde KİŞİNİN KENDİSİ.
    Bugün "New Age Dini(Yeni Çağ Dini)'', dünyada gittikçe yaygınlaştırılan bir "lego dini"dir.
    http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/04/vahdeti-vucut-felsefesi-new-age.html
    ***
    Halbuki bu gün 2017 şu istikamet takip edilmeliydi..
    SINIRLI OLAN SINIRSIZI KAPSAMAZ.KAİDE.ÖLÇÜ
    Gördüğümüz,algıladığımız her şey sınırlı olduğundan sınırsız olan yaratıcıyı algılayamıyor fakat yarattığı şeylerden varlığını anlıyoruz.
    Bu gün inkar eden ilim veya başkaları vakaı yı kaidelere vurmadığından (ölçü) yanlış hedeflere çıkıyor.
    Halbuki Muhammedin Allah tarifi; Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.
    zuhruf*82
    http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/01/asl-nedir1-kok-esas-temel-kaide-asl.html?spref=fb
    https://egopon.wordpress.com/2014/02/01/tanri-var-midir/comment-page-1/#comment-6
    https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=251733788611363&id=100013242319421
    https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=251744355276973&id=100013242319421
    ***
    Kısacası oran maddenin kendisinden kaynaklanmamaktadır. Aksi takdirde madde, dilediği gibi etkileme ve etkilenme gücüne sahip olurdu. Bu oran elbette ki maddenin dışında belirlenmektedir. Bu durumda da madde, madde üzerinde etki bırakacak ve madde için belirli oranı tesbit edecek olana muhtaç olmuş olur. Bu oran madde dışında bir varlık tarafından tayin edilmektedir. Dolayısıyla madde başkasına muhtaçtır. Öyleyse madde ezeli değildir. Çünkü başlangıcı ve sonu olmayan, başkasına muhtaç olmayan, bütün şeylerin kendisine muhtaç olan varlık demektir. Maddenin başkasına muhtaç olması, maddenin ezeli olmadığının kesin delilidir. Öyleyse madde yaratılmıştır.
    İslâm Akidesi
    http://www.hilafet.com/kitaplar/islam_sahsiyeti/index.htm
    ***
    Bilim, maddenin özelliğinden dolayı oluşan etkinin gerçek nedenini yâni eşyanın hakîkatini hiç-bir zaman anlayamayacak ve gösteremeyecektir” der.

    Ey bilim-adamları! “neden”ini bulamayacağınız şeylere boş-yere kafa yorup hem emek hem de para harcamayın. Siz de ey başta müslümanlar olmak üzere tüm insanlar!; Sorgulamadan, araştırmadan, bilip-bilmeden her-şeye inanıp sazan gibi atlamayın. Sonra birilerinin mezesi olursunuz.
    https://777has444.blogspot.nl/2015/10/meshur-teorilerin-ykls.html
    ***
    YARATICININ VARLIĞININ KANITLANMASINDA KULLANILAN MODERN DELİLLER
    http://ateistcaps.blogspot.nl/2015/01/tanrinin-varliginin-kanitlanmasinda.html
    ***
    Bu gün 2017 bilim ve teknolojinin açığa vurduğu şeyleri 1400 sene evvel Muhammed sas vahiy alarak bir çok şeyi ayet olarak açıklamıştır.
    http://namenstr8bredahollanda.blogspot.nl/2017/03/bu-gun-2017-bilim-ve-teknolojinin-acga.html

    YanıtlaSil