15 Haziran 2016 Çarşamba

Deve zehirli bir otlakla otlayıp da karnı şişer ve patlarsa bu terim onun için kullanılırdı Esas itibariyle buradaki tavsif Allah’ın âyetlerini tekzip eden ve Ahiret gününün gelmesini yalanlayan bâtılın tabiatına tıpatıp uygun düşmektedir. Bâtıl da önce şişmekte ve kabarmaktadır. Öyle ki bir takım kimseler onun azamet ve kudret sahibi olduğunu sanmaktadır. Sonra birden dağılıvermekte. Tıpkı zehirli otlaklarda otlayan devenin şişip de birden patlayışı gibi...

ceza ile o tip insanları cezalandırırken zulmetmiş olmaz. Aslında bu ceza Allah’ın âyetlerini tekzip eden, bu âyetlerden gafil olan, yeryüzünde haksız yere büyüklenen, doğru yoldan görür görmez, eğri yolu hisseder etmez dalıveren kimsenin müstahak olduğu bir cezadır. Aslında o kendi hareketlerinden dolayı cezalandırılmıştır, kendi yaptıklarından ötürü felâkete sürüklenmiştir :

«Bu; onların mucizelerimizi yalanlamaları ve onlardan habersiz görünmelerinden ileri gelir.»...

«Halbuki âyetlerimizi ve âhirete kavuşmayı yalan sayanların bütün işledikleri boşa gitmiştir. Onlar yapmakta olduklarından başka şeyle mi cezalandırılacaklardı ya?»...

Amellerin boşa gitmesi ifade edilirken âyeti kerimenin metninde kullanılan « » ifadesi araplann « »
devenin düşmesi» teriminden alınmıştır. Deve zehirli bir otlakla otlayıp da karnı şişer ve patlarsa bu terim onun için kullanılırdı Esas itibariyle buradaki tavsif Allah’ın âyetlerini tekzip eden ve Ahiret gününün gelmesini yalanlayan bâtılın tabiatına tıpatıp uygun düşmektedir. Bâtıl da önce şişmekte ve kabarmaktadır. Öyle ki bir takım kimseler onun azamet ve kudret sahibi olduğunu sanmaktadır. Sonra birden dağılıvermekte. Tıpkı zehirli otlaklarda otlayan devenin şişip de birden patlayışı gibi...

Ayrıca Allah’ın âyetlerini tekzip edip âhiret gününü yalanlayanların amellerinin yok olup gitmesi elbetteki hakettikleri bir cezada Fakat bu amellerin yok olması nasıl olmaktadır?

İtikadı yönden mesele şöyledir... Biz şüphesiz ki Allah’ın azabının hiç eksiksiz doğru olduğuna inanıyoruz. Dış görünüşü itibariyle vurılan kesin sonuçlar bu azaba aykırı da olsa biz onun doğruluğuna inanmaktayız. Nerede olursa olsun her kim ki Allah’ın Ayetlerini yalanlar ve âhirete inanmazsa onun ameli boşa gider, heba olur. Neticede de o yok olur ve hiç olmamış gibi kaybolup gider...

Nazari yönden ise mesele şöyledir... Biz bu konuda sebeplerin beşer hayatında apaçık göründüğünü kabul «'diyoruz. Bu kâinat sayfalarına serpiştirilmiş olan İlâhî âyetleri veya peygamberlerin getirdikleri, taşıdıkları âyetleri ve mucizeleri yalanlayanlar, buna tabi olarak da Ahiret gününün gelmelini l abullunrneyenler... Evet
bu iğrenç varlıklar esas itibariyle kâinatın inanmış tabiatına ve kanunlarına uymayan sapık ve yolunu yitirmiş ruh yapısına sahiptirler. Onları bu kâinata bağlayan hiçbir bağ yoktur. Varlığın gayesi ve hedefi ile ilgili her türlü müspet hareketlerden ve güç lerden bağlarını koparmışlardır. Ve şüphesiz ki bu gibi gerçeklerle ilgisini kesmiş iğrenç yaratıklardan südûr eden her hareke! huş ve gereksizdir. İsterse o hareket başarya ulaşmış ve netice vermiş olsun. Boştur zira varlığın aslında mevcut olan derin ve asil sebep lere dayanmamaktadır. Boştur, çünkü bütün kâinatın yöneldiği umI hedefe, ulu gayeye yönelmemektedir. Onların durumu çıkış nukla sından yanlış ve sapık olarak çıkan bir çizginin durumu glhldn Uzak veya yakın günlerde, en kısa zamanda onun varacağı ııellee boşluktur, yokluktur.

Îmanî değer hükümleri ile insanlık tarihî arasındaki kııvvelİl münasebeti görmek istemeyenler... Îmanî değer hükümlerini lııluiı edenlerin vardıkları akîbetle ilgili İlâhî takdirden gafil olaiılai İşte bunlar aslında Allah’ın kendileri hakkında irade buyurduğu ve açıkça belirttiği meşiyetinden habersizdirler. Bırakın A Ilıdı'm Ayetlerini görmelerini, kanunlarını düşünmelerini... Halbuki un ların bilmedikleri ve gafil bulundukları İlâhî takdir her aıı gü/ell» inektedir kendilerini...

Kısa müddetlik çizgiler içerisinde gördükleri şeylere nidamın lar. Bu nevi îmanî değerlerden mahrum oldukları, Inııınt degei la ılımadıkları halde bazı kimselerin başarıya ulaştıklarını görüp de aldananlar aslında zehirli bir otlakta otlayıp da şişen devenin şişkinliğine aldanmaktadırlar. Bu şişkinliği onlar et saıuımkladıı bu yağ sanmaktadırlar, sıhhat ve gürbüzlük alâmeti kabul elnıekledlı ler... Ne var ki o zavallı hayvancağızı bekleyen âkibe!, şişkinlikten sonra patlamak, dağılmak ve yok olmaktır...

İşte geçmiş milletler bu pratik hakikatin örneği... Ne vaı kİ unlardan sonra gelip de o milletlerin yurtlarına yerleşenler geçmiş vakıalardan ibret almıyorlar. Allah’ın değişmez kanunlarını g<>ı inek istemiyorlar. Halbuki Allah’ın takdiri durmadan yoluna de vııııı ediyor, fermanını işletiyor. Ve şüphesiz ki Allah olnarı gerilirinden, her yandan sarıvermiş, ihata etmiştir...

Mirde bukıyoruz ki Musa peygamber liubbı Zülcelalı'nm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder