«Biz iyiliğe çalışanların ecrini elbette zayi etmeyiz»...
Bu gerçeği işaret ediyor... Yani amelî olarak dosdoğru bu kitaba sarılmakla ibadet olarak İlâhî emirleri yerine getirmek, ıslahın biricik vasıtasıdır. Ve şüphesiz ki Allah iyi âmel edenlerin ecrini asla zayi etmez.
Beşer hayatı; iki yanı ile bu İlâhî nizamı terkedince fesada uğrar. Doğrudan doğruya ve ciddiyetle kitaba sarılmayı ve kitabı insanların hayatında hâkim kılmayı reddedip gönülleri İslah eden ibadeti bırakarak Allah yolundan ayrılmak ile hayat tamamen bozulur. Gönüller Allah’a kul olmaktan uzaklaşarak gönüllerle Allah korkusu arasındaki bağlar kopunca bütün kitab ehli topluluklarının yaptığı gibi ve özellikle yahudi ve hıristiyanların yaptıkları gibi İlâhî hükümler hilelerle yolundan çıkarılarak tatbik sahasına konulduğu zaman hayat bütünüyle bozulur, yok olur.
İslâm nizamı en mütekamil bir nizamdır. Hükmü kitaba dayandırırken gönülleri de Allah’a kulluk esasına dayandırır. Binaenaleyh gönüllerle kitaplar arasında bir birlik göze çarpar. Bir uygunluk görülür. Ve böylece hem gönüller salâh imkânı bulur, hem de hayat fesada uğramaktan kurtulur...
İşte bu, Allah’ın nizamıdır. O’ndan hiçbir şey eksiltilemez ve değiştirilemez. Ancak azaba müstahak olanlar ve ebedî mahrumiyete uğrayanlar böyle bir felâketi deneyebilirler.
*
* *
UNUTULMAZ SÖZ
Kıssanın halkaları arasına Allah’ü Teâlâ İsrailoğullarından nasıl bir ahid almış olduğunu da beyan ediyor :
171 — T û r dağını gölgelik gibi onların üzerine yükseltmiştik. Onlar tepelerine düşeceğini sanmışlardı. Onlara: «Size verdidiğimiz Kitab’a sıkıca sarılın, içinde olanı düşünün ki sakınanlardan olasınız» demiştik.
Bu unutulmayan bir ahiddi... Ve unutulması mümkün olmayan bir zeminde alınmıştı. Bu ahid alınırken Allah Tür dağını bir gölgelik gibi üzerlerine yükseltmişti. Ve onlar da bu dağın tepelerine düşeceğini sanmışlardı... Onlar bu ahdi vermekten zamanında kaçınmışlardı, ama şimdi korkunç bir harika karşısında böyle bir ahde riayet etmişlerdi. Belki bu ahid onları döneklikten alıkoyabilirdi. Bu kuvvetli harika karşısında alınan ahde kuvvetle ve ciddiyetle sarılmaları, şiddetle ve katiyyetle bağlanmaları, hor düşmemeleri, onu küçümsememeleri ve bu kuvvetli ahidden geri dönmemeleri emredilmişti kendilerine. Kalplerinin huşu içerisinde korkması ve hiç unutmaksızın Allah ile ilgilerinin devam etmesi için kendilerine verilen ahdi devamlı hatırlamaları emrolunmuştu. Ne var ki bu, İsrailoğluydu ve İsrail fıtratını bırakmış değildi Ahdi bozdular. Allah’ı unuttular, günaha daldılar... Ve neticede Allah’ın gazabına ve lânetine müstahak oldular. Ve Allah'ın hükmü üzerlerine hak oldu. Halbuki önce Hak Teâlâ onları kendi zamanları içerisinde âlemlere üstün kılmış ve ihsanları ile donaltmıştı. Ne var ki onlar nimete şükretmediler, ahdi gözctmediler, misakı hatırlamadılar... Ve şüphesiz ki Rabbın kullarına asla zulüm edici değildir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder