6 Haziran 2016 Pazartesi

Bu dava öyle ruhsuz bir hale girdiği takdirde putçulara sıkıntı vermez. Çünkü kendilerini karşılarına almaz. Ama bir kitle bu mübarek sözlere ciddiyetle sarılıp gerçek manalarını pratik hayatta tahakkuk ettirmeye çalıştığı zaman tanrılaşmak arzusunda bulunan putlar ve putçular elbette bu kitlenin varlığına tahammül edemeyeceklerdir.**2016**BU GÜNÜMÜZDE OLDUĞU GİBİ...!

Zira onlar bilmektedirler ki bu davet bizatihi kendilerine karşı ilân edilen bir harptır. Ve bu davet başlangıçda kendi dayanaklarını temelden gayri meşru kılar ve kabul etmez. Elbette ki putçuların «lâilâheillâllah» davetine karşı müsamaha etmeleri mümkün olmayacaktır. Veya Allah'ın âlemlerin Rabbı oluşuna müsaade etmeleri imkân haricidir. Ancak bu kelimeler ifade ettikleri gerçek manalarını kaydettikleri ve pratikte hiçbir değeri olmayan mücerred kelimeler yığını haline geldikleri zaman onlar buna müsamaha gösterirler. Bu dava öyle ruhsuz bir hale girdiği takdirde putçulara sıkıntı vermez. Çünkü kendilerini karşılarına almaz. Ama bir kitle bu mübarek sözlere ciddiyetle sarılıp gerçek manalarını pratik hayatta tahakkuk ettirmeye çalıştığı zaman tanrılaşmak arzusunda bulunan putlar ve putçular elbette bu kitlenin varlığına tahammül edemeyeceklerdir. Tanrılaşmak arzusu Allah’ın hâkimiyetini kendisi için iddia etmek ve kulları bu kendi arzusuna kul etmek isteyenlerin giriştiği bir harekettir. Nitekim Firavn de Hz. Musa 'nın âlemlerin Rabbı olan Allah’a davetine karşı tahammül edememiştir. îmana gelen sihirbazların âlemlerin Rabbi olan Allah’a îman ettiklerini açıklamalarına dayanamamıştı. Gerek Firavn, gerek erkânı âlemlerin Rabbi olan Allah’a daveti reddetmekte İsrar ettikleri gibi birbiri peşi sıra gelen mucizeleri inkâr etmeleri ve bu inkârın neticesi başlarına gelen açlık, sıkıntı, belâ ve musibetler de sürüp gitti. Ne var ki gerek F i r a v n ’a, gerekse erkânına göre bütün bu belâ ve musibetler âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim olmaktan daha kolay ve daha basitti. Çünkü bu teslimiyet açıkça kendilerinin elinde bulunan hâkimiyeti ellerinden almayı ve kulları kendilerine kul etmekten uzaklaştırarak Allah’a kul etme esasına dayandığını biliyorlar.

Ayrıca bu gerçek Allah’ü Teâlâ’nın gerçekleri yalanlayanların başına getirdiği mukadderatın adımları ötesinden de gözleri önüne seriliyor. Takdiri İlâhî önce onlara sıkıntı ve zorluk veriyor. Sonra bolluk ve rahatlıkla imtihan ediyor. En sonunda da kudretli bir hâkimin azap edişi ile yok ediyor onları. Ve onların küçümsedikleri mü’minleri yeryüzünde yerleştirmekle gerçekleri onlara gösteriyor: «Hor görülen kavmi bereketlendirdiğimiz yerin doğulurına ve
batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabırlarına karşılık yerine geldi. Firavn ve kavminin yaptıklarını ve yükselttiklerini yıktık.»...

4 Ne var ki İsrailoğullarının o dönek ve habis fıtratları yine üstün geliyor. Allah’ın hükmüne karşı geliyorlar. Peygamberleri, liderleri ve kurtarıcıları olan Hz. M u s a ’ya karşı üzücü hareket lore girişiyorlar, isyan ediyorlar, nimetin karşılığında şımarıyorlar, doğru yoldan sapıp, şükranı nimette bulunmuyorlar. Ve bunu blı kaç kere Allah’ın affına ve kabulüne mazhar olduktan sonra teki aı Uyorlar. Neticede Allah’ın azabına müstahak oluyorlar: «O vakit Italıbin kıyamet gününe kadar onların üzerlerine kendilerini en kütü azaba düçar edecek kimseler göndereceğini yeminle bildirili. Sop be yok ki Rabbin cezayı çabuk verendir. Muhakkak ki O, Gafur' dur, Rahim ’dir»... Gerçekten de Allah’ın azabı yerini hulmııy tıır. Doğru çıkmıştı. Elbette doğru çıkacaktı. Gelecek günler bunun doğruluğunu ispat edecektir ve etmiştir. Ne var ki bu yahudllerln tarih boyunca karşılaştıkları muhtelif devrelerden birisidir Kadem Netice itibariyle bozgunculuk çıkarıp zulmederek haddi aslık İmi /aman Allah’ü Teâlâ da onların eziyetini artırmış ve neticede ken dilerine kıyamet gününe kadar azaba düçar edecek olan biı İnini I»

la rina musallat kılmıştır.

5 • Son olarak da; bu sûre M e k k e ’de nazil olmuştur.

M e k k e ’de nazil olan sûreler arasında yer alır. Ve bu sûrede yahudilerin cibilliyetlerine ait birçok örnekler, sapıklıklarına dair bir çok numuneler vardır. Halbuki —gerek yahudi gerek hıristiyan  nıüzteşrikler Hz. Muhammed (A.S.)’in M e d 1  e 'ye gelinceye kadar yahudilere karşı çıkmadığını Mekke devrinde yahudileri iyi karşıladığını, Medine devrinin ilk dönemlerinde de onlara dokunmadığını, ancak yahudilerin îmana gelmelerinden ümidini kestikten sonra onlara hücuma başladığını durmadan ileri
sürüyorlar. Ve Kur’an’ın bu devrelerde onlara hücum etmeyip ibrahim Peygamberde aynı ataya ve nesle ulaştıklarını ve böylece onları islama çekmek arzusunda olduğunu ancak Islâm olmayacaklarına dair kesin karara varınca böylece hücuma geçtiğini iddia ediyorlar. Tabiî doğrudan doğruya yalan söylüyorlar. İşte bu sure M e k k e ’de nazil olmuştur. Yahudilerin gerçek durumunu anlat

2 yorum:

  1. Zira onlar bilmektedirler ki bu davet bizatihi kendilerine karşı ilân edilen bir harptır. Ve bu davet başlangıçda kendi dayanaklarını temelden gayri meşru kılar ve kabul etmez. Elbette ki putçuların «lâilâheillâllah» davetine karşı müsamaha etmeleri mümkün olmayacaktır. Veya Allah'ın âlemlerin Rabbı oluşuna müsaade etmeleri imkân haricidir. Ancak bu kelimeler ifade ettikleri gerçek manalarını kaydettikleri ve pratikte hiçbir değeri olmayan mücerred kelimeler yığını haline geldikleri zaman onlar buna müsamaha gösterirler. Bu dava öyle ruhsuz bir hale girdiği takdirde putçulara sıkıntı vermez. Çünkü kendilerini karşılarına almaz. Ama bir kitle bu mübarek sözlere ciddiyetle sarılıp gerçek manalarını pratik hayatta tahakkuk ettirmeye çalıştığı zaman tanrılaşmak arzusunda bulunan putlar ve putçular elbette bu kitlenin varlığına tahammül edemeyeceklerdir. Tanrılaşmak arzusu Allah’ın hâkimiyetini kendisi için iddia etmek ve kulları bu kendi arzusuna kul etmek isteyenlerin giriştiği bir harekettir.
    ****
    Bugün "New Age Dini(Yeni Çağ Dini)'', dünyada gittikçe yaygınlaştırılan bir "lego dini"dir.
    http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/04/vahdeti-vucut-felsefesi-new-age.html
    https://www.youtube.com/watch?v=pDU1aFGy_2A&list=PLr342JFErS76Zl6GnuzMMoHG_tnLmgSIF&index=5

    YanıtlaSil
  2. Anlı şanlı büyük yazarların yazı ve kitapları; klasik ulemanın eserleri ve hatta Allah’ın Kitabına karşı tutum bundan farklı değildir.
    ***
    İSLAMIN İLERLEYEMEMESİNİN SEBEPLERİNDEN BAZILARI...
    http://namenstr8bredahollanda.blogspot.nl/2017/08/islamin-ilerleyememesinin-sebeplerinden.html
    Bu dava öyle ruhsuz bir hale girdiği takdirde putçulara sıkıntı vermez.
    https://seyyitkutubtefsiri.blogspot.nl/2016/06/bu-dava-oyle-ruhsuz-bir-hale-girdigi.html?showComment=1503371366026#c4278058932976770151
    Sıra dışı yeteneklerin bulunduğu toplumlardan Sıradanlaştırılan toplumlardaki öncülere duyurulur.....
    Şu fikrin üzerinde çalışmalarınızı yoğunlaştırın ki tüm insanlığın problemleri çözülsün.
    Asıl olan. vakıanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir.
    https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=336298526821555&id=100013242319421&pnref=story
    Bakmayın siz sureta muhalif ve radikal yazılar yazanlara.
    Bakmayın siz asli görünümlü ve davaya hizmet etiketli münakaşa ve kavgalara.
    Bir şeyin asli ve sahih olması fıtrat kodlarının iyi okunması ile anlaşılır.
    ***
    Oysaki Kitabın sağladığı bütüncül perspektif; özden, fıtrattan yani; anlamlar ve fonksiyonlardan, sınır, ilke, değer ve ölçülerden; temel hukuk ve ilişkilerden bakıp, yaklaşmayı esas alır.
    **
    İLK BAŞLANGIÇTA ÖLÇÜ KAİDELER
    http://meerstr11.blogspot.nl/2017/01/rasidi-hilafet-istiyorum-kaideler-ve.html
    Halbuki bu gün 2017 şu istikamet takip edilmeliydi..
    SINIRLI OLAN SINIRSIZI KAPSAMAZ.KAİDE.ÖLÇÜ
    http://www.dailymotion.com/video/x5w3xgv
    Kısaca yalnızca laf değil; aynı zamanda, amel ve hal meselesidir.
    http://www.iktibasdergisi.com/dusman-artik-dagin-arkasindan-gelmiyor/

    YanıtlaSil