«İşte âyetlerimizi yalan sayan kimselerin durumu böyledir.
Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler»...
«Âyetlerimizi yalanlayarak sırf kendilerine zulm etmekte olanlar güruhunun hali ne kötüdür!»...
İşte onların misali... Aslında hidayet delilleri ve îman duyguları onların hem fıtratında yer etmiş, hem bünyelerine karışmış, hem de çevrelerini saran bütün kâinatla iç içe girmişti... Sonra onlar işte görüyorsunuz ya bütün bu âyetlerden tamamen sıyrılıyorlar. Bunu müteakip bir de bakıyorsunuz ki şekilleri değişmiş, kendi bünyelerini kirletmişler, insanlara mahsus yerden düşmüşler, düşmüşler ta hayvanların arasına girmişler... Çamur ve bataklıklarda gezinen köpeklerin yerine... Halbuki onların îmandan kanatları vardı, o kanatlarla yücelerin yücesine kadar uçuyorlardı, hem ilk fıtratları en güzel bir şekilde yaratılmıştı. Ne var ki onlar şu anda bu en güzel şekli bırakıyor, yücelerin yücesinden esfeli safiline yuvarlanıyorlar:
«Âyetlerimizi yalanlayarak sırf kendilerine zulm etmekte olanlar gürûhunun hali ne kötüdür!»...
Bu misalden daha kötü bir örnek düşünülebilir mi? Hidayet yolunu bırakıp haktan uzaklaşmaktan daha çirkin bir şey var mıdır? Heva ve hevese uyarak yeryüzünün çamurlarına bulaşmaktan daha kötü ne olabilir?... Kendi kendisine bu hareketi reva gören insandan, nefsine zulmeden daha zalim birisi düşünülür mü?... Kim sıyrılıp da çıkar kendisini koruyan kılıktan, muhafaza eden zırhtan?... Çıkar da şeytanın oyuncağı haline gelir? Ve böylece
ebediyyen hayret ve kararsızlık içerisinde köpeklerin soluyuşu gibi soluyan, yeryüzünün çamurlarına bulaşmış hayvanlar Aleminin içine düşer... Ve hangi söz bu durumu tavsif konusunda, tasfir hususunda bu derece eşsiz ve hayretleri mucip bir ifade kudretine sahip olabilir? Şu Kur’an’ın eşsiz, hayretengîz üslûbundan başka...
Hem... Bu sadece okunan ve bildirilen bir haberdim mİ iburob tir? Yoksa haber şeklinde belirtilen ve çok kerre vuku bulan blı misal midir? Bu yönüyle bir darbı mesel olarak anlatılan bir bu ber midir sadece?
Bazı rivayetlerin anlattığına göre bu İsrailoğulları gelnm/d*1! önceki Filistin topraklarında yaşayan salih biı adamın hb kâyesidir. Bu adamın hikâyesi, uzun uzadıya nasıl sapıklığa ■ 11• y tüğü, ne şekilde yolunu yitirdiği İsrail hikâyeleri ile dolup bilgili bazı tefsir kitaplarında yer alır ki, böyle bir şeyin gerçeklen ı>lıi|] olmadığı kesinlikle ifade edilmez. Ayrıca zikri geçen laI .ı b»ı.t dit en azından güvenmek kolay değildir. Bu arada bu rivAvellei delil ihtilaf ve eksikliklerin mevcudiyeti de bizi son derece -..dunmavıt sevkeden faktörler arasındadır. Rivayet edildiğim* göle l'.ıullopııU hırından birisi (Belam bin Ba’hura) idi bu kişi. Mir haşlm ı n a , < ı te de F i 1 i s t i n ’in zalim yerlilerinden birisi idi Mlı b* ıı/' ı • ı vâyette de Araplardan Umeyye bin Salt idi. Mir dign ıh.m ıtı ise Resulullahm çağdaşlarından Ebû Amir el Kasık İdi İlli b * im
rivayette de Musa peygamberin muasırı bir hım ıdı ' -
rid olan bir rivayette bu kişi Musa peygamhcı den em . r< len Yûşa bin Nun (A.S.)’ın devrinde yaşamıştı. Y ıı ■/ ıı peydanı ber İsrailoğullarmın zalimleri ile savaşmış, kırk yıl çölde Imldıl tun sonra Musa peygamberin izini bırakmalımı ıh-erlın* mı« hırla mücadele etmişti. Kur’an-ı Kerîm’in anlattığımı göre onlul* Musa peygambere : «Git sen ve Rabbm ikiniz savulın İÜ/ bıı ııula oturanlardanız» demişlerdi... Yine bu rivayetler mevuıuııdu Hz. M u s a’ya verilen âyetler arasında Allah’ın ismi azımımııı da bulunduğu, Musa peygamberin onunla duâ ederek (UiAmiiiii kabul olduğu da zikredilir. Yûşa peygambere indirilmiş bu hitabın varlığı ve onun nebi olduğu da rivayetler arasındadır Avu cu bundan sonraki haberlerin çoğu değişik tarzlarda scnlrdılmiş-tir ki buruda zikretmeye lüzum yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder