171 — Tûr dağını gölgelik gibi onların üzerlerine yükseltmiştik. Onlar tepelerine düşeceğini sanmışlardı. Onlara: «Size verdiğimiz Kitab’a sıkıca sarılın, içinde olanı düşünün ki sakınanlardan olasınız» demiştik.
CAHİLİYET İLE SAVAŞ
Bu bahiste Musa peygamberin kıssasından bir başka bölüm yer alıyor. Hz. Musa ’nın kavmi İsrailoğulları ile olan kısmı. Allah’ü Teâlâ’nın onları düşmanların elinden kurtarıp Fir’avn’ı ve erkânını denizlerde boğup yaptıkları şeylerin ve yükselttikleri tahtların topunu birden helak edişi... Şimdi M u s â peygamber Fir’avn gibi bir diktatör ve zalimle karşı karşıya değil, artık zalimlerle olan savaş son bulmuş... Son bulmuş ama şimdi de bir başka savaşla yüz yüze... Hatta bu savaş o zalimlerle olan savaştan belki de daha sert, daha katı ve uzun... Şimdi Musa peygamberin giriştiği savaş insan ruhlarında cereyan ediyor. Ruhlardaki cahiliyet kalıntılarıyla yüz yüze geliyor. İsrailoğullarının tabiatını bozan bir taraftan dönekliğe, bir taraftan katılığa, bir yandan korkaklığa, bir yandan da mesuliyetin yükünü kaldırmamaya yönelmiş olan bu bozuk fıtratlı insanlarm üzerindeki zillet kalıntısı ile savaşıyor şimdi. Uzun müddet baskı altında kalmaları İsrailoğullarının fıtratını bozmuş ve onları böyle çeşitli duygular arasında bocalar halde bırakmıştır. Hiç şüphesiz ki uzun müddet zillete mahkûm olmak ve diktatörlere boyun eğmekten daha çok hiç birşey insan ruhunu ifsad edemez. Baskı ve korku altında yaşamak, tehlikelerden kurtulmak ve acılarla yüz yüze gelmemek için bir kenara çekilmek ve korkak bir tavır takınmak. Her zaman karanlıklarda gezinerek devamlı bir endişe ve beklenen bir belâ ile yüz yüze gelmemek için çekingen durmak... İşte insan ruhunu bozan en korkunç silah...
İsrailoğulları uzun müddet azap devrenin 1 yaşadılar. Fir’avn’ın putperest nizamı altında bir baskı dönemi geçirdiler. Fir’avn onların erkek çocuklarını öldürüyor ve kız çocuklarını sağ bırakıyordu, onlarsa bu hayata tahammül ediyorlardı Bu çirkince ve vuhşicc
korku, baskı devresi geçince de her zaman bir zillet, küçüklük ve devamlı takip edilme devresini yaşadılar. Bu yüzden ruhları bozuldu, tabiatları değişti, fıtratları karıştı, düşünceleri sapıklaştı. Diğer yandan ruhlarında bir korku, bir zillet, bir kin ve kasavet, hu vasi dolup taştı. Aslında bu iki halde uzun müddet baskı vo dikin rejimiyle yüz yüze gelen insanların ruhlarında mevcut olan halelli
Gerçekten de Hattaboğlu Ömer (R.A.) Allah’ın nûru İle bakıyordu herşeye. İnsan ruhunun terkibini ve tabiatını bütün gerçekleri ile bu yüzden görebiliyordu. Bunun içinde vilâyetin <• gönderdiği valilerine hep şu hususları tavsiye ediyordu: «Sakın ha onları dövmeyesiniz. Sonra zelil olurlar...» Çünkü biliyordu yüce halife dövmenin insanları zillete düçar kıldığını... Ve kalbinde islam bütün haşmetiyle yer etmişti. Bunun içindir ki İslâm hükümetinde ve Allah’ın memleketinde insanların zillete düçar kalmasını arzu etmiyordu. Zira Allah’ın mülkünde insanlar şerefli olarak yaşamalıydılar. Çünkü şerefli olarak yaratılmışlardı. İdareciler onlara baskı yapıp da boyun eğdirmemeliydiler. Çünkü Allah'ın mülkün de insanlar idarecilerin kulları değildirler. Herkes Allah'ın kuludur Allah’dan başka her varlıktan üstündür, şereflidir.
Zalim Fir’avn’m dikta rejimi altında İsrailoftulları dövülmüş, boyun eğdirilmişti. Diyebiliriz ki dayak İsrailoğulları İçin on ınhul eziyet şekliydi. Hatta Fir’avn’ın diktası diğer M ı a ı ı 'lılnrı da zillete düçar kılıncaya kadar baskı altında tutmuş ve Flr'aviı'a bn yun eğdirmişti. Nitekim Misi r ’lılar ne Fir’avn'ııı dikiti lejlml zamanında bu baskıdan kurtulabilmişler, ne de İt o ııı a deupol luğu devrinde... Onları bu zilletten ancak İslâm geldiği gün oldu nı sonsuz hürriyet tanımış ve kulların yaradanına kul ederek kul Itıra kul olmaktan kurtarmıştır. Mısır’ın fatihi ve mÜNİÜınan İdarecisi Amr İbni As’in oğlu bir Mısır '11 luhllnln çocuğunu dövünce — belki de o zamanlarda hala sırtında İl o m « despotlarının kırbaçlarının izi bulunuyordu— o kıbtl gazaba gel dİ, oğlunun sırtına inen bir kırbaçtan hiddetlendi ve devesine bin» rek bir aylık yolu devenin sırtında katetti. Maksadı müfllünınnla mı halifesi Hattaboğlu Ömer (R.A.)’e şikâyet etmekti ‘h’.1" nıın sırtına inmiş olan bu bir kırbaç darbesini... Halbuki aynı adam dalın pek kısa bir zaman önce it o m a devrinde yıllarca kırba«.
Bu bahiste Musa peygamberin kıssasından bir başka bölüm yer alıyor. Hz. Musa ’nın kavmi İsrailoğulları ile olan kısmı. Allah’ü Teâlâ’nın onları düşmanların elinden kurtarıp Fir’avn’ı ve erkânını denizlerde boğup yaptıkları şeylerin ve yükselttikleri tahtların topunu birden helak edişi... Şimdi M u s â peygamber Fir’avn gibi bir diktatör ve zalimle karşı karşıya değil, artık zalimlerle olan savaş son bulmuş... Son bulmuş ama şimdi de bir başka savaşla yüz yüze... Hatta bu savaş o zalimlerle olan savaştan belki de daha sert, daha katı ve uzun... Şimdi Musa peygamberin giriştiği savaş insan ruhlarında cereyan ediyor. Ruhlardaki cahiliyet kalıntılarıyla yüz yüze geliyor. İsrailoğullarının tabiatını bozan bir taraftan dönekliğe, bir taraftan katılığa, bir yandan korkaklığa, bir yandan da mesuliyetin yükünü kaldırmamaya yönelmiş olan bu bozuk fıtratlı insanlarm üzerindeki zillet kalıntısı ile savaşıyor şimdi. Uzun müddet baskı altında kalmaları İsrailoğullarının fıtratını bozmuş ve onları böyle çeşitli duygular arasında bocalar halde bırakmıştır. Hiç şüphesiz ki uzun müddet zillete mahkûm olmak ve diktatörlere boyun eğmekten daha çok hiç birşey insan ruhunu ifsad edemez. Baskı ve korku altında yaşamak, tehlikelerden kurtulmak ve acılarla yüz yüze gelmemek için bir kenara çekilmek ve korkak bir tavır takınmak. Her zaman karanlıklarda gezinerek devamlı bir endişe ve beklenen bir belâ ile yüz yüze gelmemek için çekingen durmak... İşte insan ruhunu bozan en korkunç silah...
YanıtlaSil***
Bu günkü gibi 2017 AKP dönemi ve firavun dönemi...
https://www.google.nl/search?q=AKP+d%C3%B6nemi+ve+firavun+d%C3%B6nemi&oq=AKP+d%C3%B6nemi+ve+firavun+d%C3%B6nemi&aqs=chrome..69i57&sourceid=chrome&ie=UTF-8