Şu kadar var ki bütün bunlardan sonra insanın yaratılışında bulunan hidayet ve dalâlete müsait fıtrat olduğu gibi kalır, Allah'ın meşiyetine uygun şekilde cereyan ederek takdiri ilâhiyeyi yerine getirir.
Bunun yanı sıra bu takdiri İlâhî; hidayet uğrunda çalışanları hidayet yolunda yürütmeyi, dalâlet yolunda çalışanları da dalâlet yoluna sevketmeyi gerektirmektedir. Allah’ın kendisine verdiği aklı ve kâinat sayfalarına serpiştirdiği âyetleri kavrayarak, görme ve duyma cihazlarını, gönderilen Resulleri, hidayet işaretlerini veren de risalet müesseselerini gereği gibi değerlendiremeyip de sapıklığa düşenleri de o yolda yürütmeyi icap ettirmektedir.
Her halû kârda tahakkuk eden Allah’ın meşiyetidir. O’nun dışında hiçbir şey tahakkuk zemini bulmaz. Ve olacak her şey başka birisinin gücüyle değil Allah’ın takdiriyle vuku bulur. Bu mesele böyle olmamıştır. Ancak Allah dilediği için öyle olmuştur. Herhangi bir şey vuku bulacağı zaman kendiliğinden vuku bulmaz yalnız Allah’ın takdiri böyle vuku bulmasını istediği için vuku bulur. Binaenaleyh bu mevcudatta kendi emrine uygun olarak hadiselerin cereyan ettiği başka bir meşiyet yoktur. Aynen bunun gibi kâinatta hadiseleri meydana getiren Allah’ın takdirinden başka bir güç de bulunmamaktadır. İşte insan bizzat bu büyük gerçeğin çerçevesi içerisinde hareket eder ve istediği gibi hidayet ve dalâlet yolunda yapacağmı yapar...
Kur’an âyetlerinin topunu birden mukayeseli ve birbiriyle münasebettar olarak incelediğimiz zaman ortaya çıkan İslâm düşüncesi bundan ibarettir. Evet teker teker alınıp da fırkaların ve mezheplerin görüşüne göre parça parça değerlendirilip bir hükme varmadan evvel. Bir kısım hükümlerin diğer bir kısım hükümlerin karşısına münakaşa ve delil getirme şeklinde konmadığı zaman ortaya çıkacak düşünce sistemi bu şekilde olacaktır...26
BİRLEŞİK KABİLİYETLER
«Allah kime hidayet ederse o doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa onlar en büyük zarara uğrayanların ta kendileridir»...
26. İlk/.. Daha geniş bilgi için «l«IAm DüşUmealıılıı lunaları vc İlimmiş elleri» adlı kitabımızın birinci bölümündeki «Alemşümul dengeli lılı düşünce «lalemi» bölümlerine. Ayrıca İkinci kıtımdaki «Ülûhiyct gerçeği v» lııaaıı gvıçağl» bölümleri.
Bu âyeti kerîme Allah’ın biraz önce açıkladığımız tarzda kendi kanunlarına uygun olarak hidayetine ermesini kararlaştırdığı kimse gerçek manada hidayete erendir. Yakinen hak ile ilgi loı randır. Yolu iyice bilen, şaşmadan yürüyen ve âhirette kurtuluşu ulaşandır...
Yine aynı kanunlarına uygun olarak Allah’ın dalâlete di İş Ördüğü kimsede her şeyi kaybetmiş olan, kazanç yüzü görmeyen, ebedî hüsrana mahkûm olanlardır. Neye malik olursa olsun, ne Itır/,w* nırsa kazansın onun malîk olduğu ve kazandığı her şey boştur, hu vaya uçmuştur. Bir başka açıdan bu mevzuya baktığımız zaman vl ne bu durumun serapa bir hakikat olduğunu görürüz. Şöyle kİ Kendisini dalâlete kaptırmış olan kimse kendi kendisini kaylml miş demektir. Kendisini kaybeden kimse ise ne alabilir, ne ka/u nabilir?...
Geçen âyeti ve ondan öncekileri anlayış tarzımızı, uiuğıdakl âyeti kerîme de teyit eder mahiyettedir : Jfl
179 — And olsun ki, bir çok cin ve insanı cehennem Içlıı yu rattık; onların kalpleri vardır ama anlamazlar; gözleri vurdu ••••»*• görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvan lar gibi, hatta daha da sapıktırlar. Bunlar gaflete düşenlerlıı ta kendileridir.
Cehennem için yaratılmış olan bu insanlardan ve elıılenleıı lılı çoğu cehennem için hazırlanmış durumdadırlar. Şu bulda bu «lıı rumlan nenin nesi?
Bu konuda iki çeşit değerlendirme tarzı vardır
Birinci tarz değerlendirme şöyledir: Allah’ın ezelî ilmimle bıı mahlûkların cehenneme gidecekleri açıklanmıştır. Binaenaleyh ou* ları fiilen yaşadıkları pratik hayatlarında cehenneme müsUılıuk kı lıınık âmellerinin açıkça belirmesine ihtiyaç hissettirmedim Al lah’ü Teâlû bunu bilmektedir. Allah’ın İlmî sübhanisi şümullüdür, engindir ve ihata edicidir. Zaman hududu tanımaz. O zamanın <lı Şlııda kullardan hudüs eden hareketlerden sonra ortaya çıkacak biç bir hareket o ilmi durdurmaz.
İkinci değerlendirme tarzı ise şöyledir : Kulların yaşadığı
Alemde hareket ve zamanla ilgisi olmayan bu İlmî ezeli kulları ce lıeımeme müstahak kılan, dulâlctc sevkeden bu âmil değildir Sa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder