21 Haziran 2016 Salı

Şayet Allah’ın ümmet adını verdiği o topluluk en kötü şartlar içerisinde dahi, insanlar arasında bulunmamış olsaydı beşeriyet asla ikrâma hak kazanmazdı. Burada ümmet derken İslâm ıstılâhındaki ümmeti kastediyoruz.

Binaenaleyh insanlar kendi nefislerinin tanrılarıdırlar. Veya birbirlerinin tanrıları... Bütün bunlar bir ilhad şeklidir. Allah’ın üluhiyet özellikleri ve sıfatları ile ilgili birer ilhad nevidir. Müslümanlar bütün bunlardan sakınmakla ve çekinmekle memurdurlar. Mülhidlere gelince onlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.


BIRAKIN O SAPIKLARI

Sonra âyeti kerîmenin seyri insanların muhtelif sınıflarını açıklıyor. Daha önce bir kısmının cehenneme gideceklerini ve hazırlandıklarını, kalpleri bulunup da anlamadıklarını, gözleri olup da görmediklerini, kulaklara sahip olup da işitmediklerini zikretmişti. Bir başka sınıfı da biraz önce bahis mevzuu edilen Allah’ın mübarek isimlerini tahrif ederek bu konuda ilhada dalanlar teşkil ediyordu. Sonra bir başka grup da hakka sarılan ve insanları hakka çağıran, hak ile hükmeden ve hakikattan ayrılmyan bir topluluk teşkil ediyordu. Bir başka topluluk da bunun zıddına, hakkı inkâr etmekte ve Allah’ın âyetlerini yalanlamaktadırlar. Birincilerin durumu yeryüzünde sabit olduklarını varlıklarında şüphe bulunmadığını, sapıkların sapıklığı, yalancıların yalanı karşısında onların hakikat bekçiliği yaptıkları belirtiliyor. İnsanlar hakkı yalanlar, hakka karşı gelir ve hakkın karşısına dikilirken onlar hakka sarılıyorlardı. Diğer gruba gelince onların âkibetlerinin çok korkunç olduğu açıklanıyor ve bu âkibetin karşısında Allah’ın azabının çok kuvvetli olduğu belirtiliyor :

181 — Yarattıklarımızdan bir topluluk da vardır ki onlar hakkı gösterirler ve onunla hükmederler.

182 — Ayetlerimizi yalan sayanları, bilmedikleri bir yönden, ağır ağır helake yaklaştıracağız.

183 — Onlara mahsustan mühlet veririm. Çünkü benim düzenim çetindir.


Şayet Allah’ın ümmet adını verdiği o topluluk en kötü şartlar içerisinde dahi, insanlar arasında bulunmamış olsaydı beşeriyet asla ikrâma hak kazanmazdı. Burada ümmet derken İslâm ıstılâhındaki ümmeti kastediyoruz. İslâm ıstılahında ümmet tek bir inanca bağlanan, bir tek akidenin bağına sarılan ve bu akideye dayalı tek bir kumandaya teslim olan insan topluluğudur, hak üzere sebat eden her an hak için çalışan, Allah’ın yeryüzündeki emanetinin bekçiliğini yapan Allah’ın insanlar üzerindeki ahdine şahidlik eden ve her nesilden bu ahdi reddeden sapıkların karşısına Allah’ın hüccetini diken, bu ümmet olmasa insanlar asla ikrama hak kazanmazlardı.

Bir lâhza bu milletin, ümmetin sıfatları üzerinde duralım

«Onlar hakkı gösterirler ve onunla hükmederler»...

Yeryüzünde sayısı ne kadar olursa olsun aslâ mevcudiyeti tükenmeyen bu ümmetin sıfatı hakkı göstermektir. Bu ümmet hak dâvasının sahibidir. Hiçbir zaman hakka hak ile davet etmekten geri durmaz. Kendilerinin aleyhine de olsa hakkı saklamazlar Ve öğrendikleri hakikatlardan asla yüz çevirmezler. Bununla birlikte diğerlerine de hakkı gösterirler. Binaenaleyh onların çevrelerinde de bulunanlardan İlâhî ahdi reddetmiş, bu hakikatlardan sapıtmış olanların üzerinde bir kumanda görevleri vardır. Onların müspet hareketleri sadece hakkı bilmeye inhisar etmez. Bu görev bilmenin de ötesinde hakkı göstermeye, hakka davet etmeye ve hak adına kumanda etmeye kadar varır...

«Ve onunla hükmederler»...

Ve onunla hakkı ve hidayeti bilmenin de ilerisinde bu hakkın insanların hayatında gerçekleşmesini, insanların kendi aralarında yalnız bu hakla kaim olan adâleti tahakkuk ettirmek İçin hükmetmeyi hedef alırlar. Şu halde bu hak sadece öğrenilen ve etüd edilen bir bilgi kaynağı olmak için inmemiştir. Yalnız doğruyu bulmaya sebep olan mücerred bir vaaz vasıtası olarak da gelmemiştir Aksine bu hak yalnız ve yalnız insanların bütün işlerine hükmetmek İçin gelmiştir. Onların itikadı düşüncelerine hükmeder, onu tashih eder ve kendi prensiplerine uygun olarak yerleştirir. Kulların ibadet ve âmellerine hükmeder ve onu kul ile Rabbı arasında bir bağlantı vasıtası kılar. Cemiyetin pratik hayatına hükmeder, onun nizam ve sistemini kendi prensip ve metotlarına göre yerleştirir. Cemiyetin hükümlerini bu hüküm kaynağından alınmış prensiplere göre hâkim kılar. Toplumların âdet ve geleneklerine hükmeder. hareket ve ahlâklarını düzeltir ve hepsini de bu hak ölçüsünden alınan sağlam düşünce sistemlerine göre ikâme eder, insanların düşünce metotlarına, bilgi ve kültür vasıtalarına hükmeder ve onları kendi ölçüsüne göre kontrol altına alır.

1 yorum:

  1. Binaenaleyh insanlar kendi nefislerinin tanrılarıdırlar. Veya birbirlerinin tanrıları... Bütün bunlar bir ilhad şeklidir. Allah’ın üluhiyet özellikleri ve sıfatları ile ilgili birer ilhad nevidir. Müslümanlar bütün bunlardan sakınmakla ve çekinmekle memurdurlar. Mülhidlere gelince onlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.
    ***
    Bugün "New Age Dini(Yeni Çağ Dini)'', dünyada gittikçe yaygınlaştırılan bir "lego dini"dir.
    http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2016/04/vahdeti-vucut-felsefesi-new-age.html

    YanıtlaSil