ve kıtlıkta Allah’ın kudret elini görmeği arzu etmiyorlar Allah’ın azabı ve vaadi konusundaki kanunlarını düşünmek istemiyorlar. Kâinatta îmanı değerlerle pratik hayatın realiteleri arasında kuvvetli münasebetlerin bulunabileceğini kabullenmek istemiyorlar. Çünkü bu nevi alâkalar gayb âleminin ifadesidir. Onlarsa hisleri katı, kalpleri cahil ve kör kimselerdir. Hayvanların görüp hissettiğinden başkasını farkedemediği gibi bunlar da hissedilen ve görülenlerin ötesinde hiç bir şeyi farkedemezler, anlayamazlar. Gayb âleminden bir şeyle göz göze geldikleri zaman Allah’ın engin meşiyetine uygun olarak cereyan eden kanunlarını düşünmezler. Sadece bunları kör tesadüflere havale ederler. Halbuki kâinattaki kanunların içerisinde ve hadiselerde tesadüfe hiç mi hiç yer yoktur.21
İşte aynen bu, şekilde Fir’avn’ın erkânı da Allah’ın kullarına acıdığına delâlet eden uyarıcı temaslara karşı uyanmadılar. Kendileri küfretmelerine ve Hak’kın emrinden dışarı çıkmalarına rağmen Allah onlara da acımaktadır. Ne var ki putperestlik ve hurafeler onların fıtratını bozmuş, kendileri ile insanların hayatına ve kâinata hükmeden ince ve doğru kanunları idrak etme hassası arasını açmıştı. Hem bu kanunların gerçek yönünü ancak-sağlam bir îmanla Allah’a inananlar görüp izah edebilirler. Evet, bu kâinatın başıboş yaratılmadığını, boş boşuna hareket etmediğini, bir takım doğru ve kati kanunların mahkûmu olduğunu bilenler, idrak edenler anlardı. İşte gerçek ilme dayanan realizm budur. Bu realizmde Allah’ın gayb âlemini teşkil eden vakalar inkâr edilmez. Çünkü gerçek ilimcilikle gayb arasında bir çatışma yoktur. Îmanî değerlerle hayatî ölçüler arasındaki alâkalar inkâr edilmez. Çünkü hepsinin gerisinde Allah’ın dilediğini yerine getiren iradesi vardır. O; kullarından hem yeryüzünün hilafetini, hem de inanmış olmalarını istemektedir. Bunun yanı sıra da kâinat kanunlarıyla uygunluk içerisinde faaliyet icra eden bir şeriat göndermiştir insanlara. Ve işte böylece onların gönülden yaptıkları hareketlerle, yeryüzündeki hareketleri arasında bir insicam sağlanmıştır.
*****************
21. Komünist blok vc Sovyet Rusya’da toprak mahsullerinde azalma olunca Kruşçef: «Tabiat da bize ters düşüyor...» demekten başka bir şey süylcycmcmişli. Halbuki Kruşçcv: «Bilimsel sosyalizm» teranesi ile ğayb âlemini kabul ('İnlediklerini batıranların başında yer alıyordu... Aslında bunlar Allah’ın kıılılr ülkünü ııürııtck istemeyen kürlerdir. Yoksa insana ters düşecek ıjüc'c olabilecek «lebini» ııeylıı ifadesidir?..
*******************************************
Ama Fir’avn ve erkânı kendi fasıklıkları ve küfürleri, Allah’ın kullarına zulmetmeleri ve hadlerini tecavüz etmeleri ile... Başlarına gelen kıtlık ve kuraklık arasında bir ilgi kurarak intibaha gel nıediler... Halbuki bu kıtlık ve kuraklık, verimli arazilerin ve hu lak toprakların bulunduğu M ı s ı r ’da ortaya çıkıyor... Bu topraklar saldıkları başaklarla kendi sahiplerini sırf fasıklıklarınclaıı ve Allah tarafından denenmelerinden dolayı geçindirememekted 11 Ve bu sadece kendilerine gelebilmeleri için bir imtihan me:utl>e •İndedir.
İşte onlar İlâhî rahmetin icabı olarak kulların gözleri önüne Merilen bu gerçeklerden ibret alıp uyanmadılar. Aksine kendilerine bir iyilik ve bolluk geldiği zaman tabiî hakları olduğunu Mindılm Mir kötülük, kuraklık ve kıtlık gelince de bunu Hz. Mumu ’iui ve beraberindekilerin uğursuzluğuna atfettiler :
«Onlara bir iyilik geldiği zaman: “Bu bizim hakkınmdn " deı leı-, bir fenalığa uğrarlarsa da, Musa ve onunla beıubeı elim İmin uğursuzluğuna verirlerdi.»...
İnsan fıtratı Allah’a îmandan yüz çevirirse o kişi Allah'ın km! ret elinin bu mevcudatı idare ettiğini görmez olur arlık ■ 1 1
hadiselerin doğuşunu sağlayan kudreti farketmez biı dalın Ve l>ı te o zaman insan Allah’ın kâinata koyduğu sabit ve geçeı II kanım lan idrak etme hassasiyetini kaybeder. Ve dolayısıyla hadlneh ıl e . ısla ilgisi olmayan, münasebeti bahis mevzuu hulımınnvnıı. .. ,m ve mücerred tefsirlerle açıklamaya çalışır. Hurafeyi' dalat, mm kAlde ile ilgisi bulunmayan yığmlarca bölümlere, deliklen giıeı . ıiNİa bir düzen yüzü görmez... «bilimsel(!)» sosyalizmin savunuru hu Khruclıev’in dediği tabiatın aksi tezahürü de işte hu nevldnııdlı O kıtlığı ve kuraklığı tabiatın aksi tezahürü olarak değerlendirin' ' lodtr. Nitekim İlmî iddianın taraftarları olanlar da bu ııevl hadise lerdc aynı yollara sapmaktadırlar ve Allah’ın kudretini iııkAı et inektedirler... Allah’ın gaybını inkâr etmesine rağmen, kınlı el ine İnanmamakla beraber bunlar arasında «müslümun olduklarım» Na mınlar da vardır. Hem de Allah’a îmanın esaslarından birisini hı kâr ede ede...
İşte böyle yaptı Fir’avn ve erkânı da. Hadiseleri bdyleee ne
Ne var ki şu putperestler ve putlardan korkanlar. Allah'ın dininden sapıtıp da putlara boyun eğenler düşünme arsuzu göstermiyorlar, Tefekkür etmek islemiyorlar. Yeryüzündeki kuraklıkta
YanıtlaSilve kıtlıkta Allah’ın kudret elini görmeği arzu etmiyorlar Allah’ın azabı ve vaadi konusundaki kanunlarını düşünmek istemiyorlar. Kâinatta îmanı değerlerle pratik hayatın realiteleri arasında kuvvetli münasebetlerin bulunabileceğini kabullenmek istemiyorlar. Çünkü bu nevi alâkalar gayb âleminin ifadesidir. Onlarsa hisleri katı, kalpleri cahil ve kör kimselerdir. Hayvanların görüp hissettiğinden başkasını farkedemediği gibi bunlar da hissedilen ve görülenlerin ötesinde hiç bir şeyi farkedemezler, anlayamazlar. Gayb âleminden bir şeyle göz göze geldikleri zaman Allah’ın engin meşiyetine uygun olarak cereyan eden kanunlarını düşünmezler. Sadece bunları kör tesadüflere havale ederler. Halbuki kâinattaki kanunların içerisinde ve hadiselerde tesadüfe hiç mi hiç yer yoktur.21
İşte aynen bu, şekilde Fir’avn’ın erkânı da Allah’ın kullarına acıdığına delâlet eden uyarıcı temaslara karşı uyanmadılar. Kendileri küfretmelerine ve Hak’kın emrinden dışarı çıkmalarına rağmen Allah onlara da acımaktadır. Ne var ki putperestlik ve hurafeler onların fıtratını bozmuş, kendileri ile insanların hayatına ve kâinata hükmeden ince ve doğru kanunları idrak etme hassası arasını açmıştı. Hem bu kanunların gerçek yönünü ancak-sağlam bir îmanla Allah’a inananlar görüp izah edebilirler. Evet, bu kâinatın başıboş yaratılmadığını, boş boşuna hareket etmediğini, bir takım doğru ve kati kanunların mahkûmu olduğunu bilenler, idrak edenler anlardı. İşte gerçek ilme dayanan realizm budur. Bu realizmde Allah’ın gayb âlemini teşkil eden vakalar inkâr edilmez. Çünkü gerçek ilimcilikle gayb arasında bir çatışma yoktur. Îmanî değerlerle hayatî ölçüler arasındaki alâkalar inkâr edilmez. Çünkü hepsinin gerisinde Allah’ın dilediğini yerine getiren iradesi vardır. O; kullarından hem yeryüzünün hilafetini, hem de inanmış olmalarını istemektedir. Bunun yanı sıra da kâinat kanunlarıyla uygunluk içerisinde faaliyet icra eden bir şeriat göndermiştir insanlara. Ve işte böylece onların gönülden yaptıkları hareketlerle, yeryüzündeki hareketleri arasında bir insicam sağlanmıştır.
http://namenstr8bredahollanda.blogspot.nl/2017/03/bu-gun-2017-bilim-ve-teknolojinin-acga.html