3 Haziran 2016 Cuma

Evet; insanda derin bir ihtiras vardı. Hükümranlık ihtirası... İşte şeytan, sapıkları bu ihtilas yularından tutarak sürükler.

dan gelen peygamberlik davasında Salih (A.S.)’ı tasdik ettikleri için onları küçümsemek maksadına matuf olduğu aşikârdır.

Ne var ki zayıf görülenler sanıldığı gibi artık zayıf değillerdi. Allah’a inançları kalplerini kuvvetle doldurmuş, kendilerinden emin ve mutmein olarak konuşuyorlardı. Haklı olduklarını kesinlikle biliyorlardı. Tehdit ve korkutmaların ne önemi olacaktı. Alay etme ve zorlamanın ne değeri vardı. Gurura kapılan grup, onlarla boşuna uğraşıyordu:

«(Evet) dediler, biz onunla ne gönderilmiş ise ona îman edenlerdeniz»...

Durum bu raddeye gelince sapıklar, tehdit karekteri taşıyan ifadelerle tutumlarını açıkça ilân ettiler.

«Biz de sizin îman ettiklerinizi inkâr ediyoruz, dediler»...

S a 1 i h ’in getirdiği mucizeye rağmen ki, tereddüde mahal bırakmayacak bir mucizeydi bu... Grubu, Salih’i tasdik etmekten alıkoyan bir eksiklik yoktu mucizede... Mesele; tek Rabba îman edilmesiyle saltanatlarının tehilkeye uğraması meselesi idi. Herşey hâkimiyet ve saltanatta düğümleniyordu. Evet; insanda derin bir ihtiras vardı. Hükümranlık ihtirası... İşte şeytan, sapıkları bu ihtilas yularından tutarak sürükler.

Tehditlerini tatbike koyuldular. Deveye tecavüz ettiler. Halbuki deve bir mucizeydi. Allah onu, peygamberinin davasında doğruluğunu teyit için göndermişti. Peygamberleri de onlara, deveye kötülük ettikleri takdirde azabı elime dûçar olacaklarını bildirmişti.

«O dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler, Rablerinin emrine isyan ettiler ve: Ey Salih, eğer son peygambersen bizi tehdit ettiğin azaba uğrat bakalım, dediler»...

Bu, cürümle birlikte beliren bir küstahlıktı, Allah’ü Teâlâ, kibirlerinin derecesini açıkalmak ve isyankârlık ruhlarını tasvir etmek için ( ) buyurdu. Tehdidi hafifi' almak ve azabın tecel-

lisini bir an önce istemekle meydan okumuş olduklarını da ou kelime ifade eylemektedir.

Ayetin devamı neticeyi bildirmekle ne geç kalıyor ne de fasıla

veriyor:

«Bu yüzden onları bir titreme aldı ve oldukları yerde di/, iistii
133

çöküverdiler (çöke kaldılar).» Titreme ve diz üstü kalma halici i, haddi tecavüz ve kibirliliğe karşı verilmiş olan uygun bir cezadır Zira titreme ile birlikte feryad olurken, diz üstü kalmak ta, hareketten aciz kalmalarını aksettiren bir sahnedir. Asinin titremeni, mütecavizin aciz kalması ne kadar yerinde bir hal. Akibet, münardh bir ceza. Akibet: Tasvir olunan tabire muvafık.

Ayet, «dizüstü çöküverdikleri» halde onları bırakıyor... Ve geçiyor yalanladıkları ve karşı koydukları S a 1 i h ’ in durumunu anlatmaya:

« S a 1 i h ’de onlardan yüz çevirdi ve: “Ey milletim, and oUun ben size Rabbunm sözünü bildirmiş ve öğüt vermiştim; faka! «W öğüt verenleri sevmiyorsunuz” dedi»...

Bu cümlelerle Salih nasihat ve tebliğ vazifesini ynptı/iı na dair onları şahit kılıyor, tecavüz ederek ve yalanlıyarnk (İzci le • İne çektikleri akibetten mesul olmadığını ifade ediyor Hüylecn yıılanlıyanlarm sayfalarından biri daha kapanıyor. Öğüt vc tehdit l"i l alaya alanların hakkı da budur...

*

»k *
IIZ. LÛT VE KAVMİ

Tarihin tekerlekleri: Dönüyor, kendimizi İbrahim devrimle İm İliyoruz. Nr var ki burada İbrahim (A.S.)’den bahis yok (.’linkli de vaiıı eden Ayetler, peygamberleri yalanlayanların aklbelleı İni nü l'imln başında varit olan âyete uygun olarak— tedkik edlyoı

«İtiz ııicu memleketleri helak ettik; gecleeyin veyıı gündü/ uy kilimimin iken baskınımıza uğramışlardır»...

Sılıede aldatılmış olan kıssalar, tehditleri yalanlayan nice (İl kelerin lıelAk edildiğini kısaca bildiren bu âyetin izahıdır... I I»

1 n lı l nı ’lıı kavmi helak edilmemişti. Çünkü İbrahim, Hah •mıdmı onların helAkini dilemedi. —Alllahh’dan başka— taptıkla ' iyin onları haşhaşa bırakmıştı. Fakat burada — İbrahim ’in km d' <»inin oğlu L û t ’un (A.S.) hikâyesi; ihtiva ettiği tehdit, ya

• mıhıma, lıelAk olma gibi hadiseler, sırası geldikçe Kur’an üslubu Kimle unlatılıyor. Lût, İbrahim (A.S.)’ın muasırıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder